Antifosfolipid sendromunun (AFS) gebelik üzerine etkileri neler olabilir?
AFS tanısı sıklıkla, tekrarlayan düşükler sonrası konmaktadır. Aynı zamanda gebelik mortalitesinin de önemli nedenlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. AFS sadece gebelik kaybı değil aynı zamanda, yüksek sıklıkta erken başlangıçlı pre-eklampsi, intra-uterin gelişme geliriliği, plasental yırtılmalar ve erken doğumlara da neden olmaktadır. Gebelik mortalitesi açısından AFS ‘li hastalarda kırmızı kan hücre ölümü, yükselmiş KC enzimleri ve pıhtılaşma hüzrelerinde azalma şeklinde karşımıza çıkan HELLP sendromu da %10 kadar sıklıkta görülebilmektedir. Bebeğe ait komplikasyonlar ise anne ekindeki damarlarda tıkanma veya daralmaya bağlı olarak gebeliğin herhangibir aşamasında gelişebilmesidir. Gebeliğin ilk üç ayında daha çok kromozomal anomalilere ikincil düşükler olduğundan AFS tanısı için en az üç düşük öyküsü olması şartı aranmaktadır. Ancak gebeliğin 20. Haftasından sonra düşük öyküsü varsa bu AFS tanısına daha çok yaklaştırmaktadır. Ayrıca kısa zaman içinde birden çok organ tutumları ile giden katastrofik yani yıkıcı AFS diye tabir ettiğimiz durumda da gebeler açısından hayati sorunlara neden olmaktadır. Beklenen bir sonuç olarak tüm bu bahsedilen komlikasyonlardan anne sağlığı da ciddi şekilde etkilenebilmektedir. Açık bir şekilde gözükmektedir ki, bu hastalığın gecikmeden tanısının konulup tedavi edilmesi hem anne hem de bebk sağlığı açısından hayati öneme haizdir. Bundan dolayı, çok sayıda düşük yapan veya damarlarında pıhtı atma öyküsü bulunan doğurgan yaştaki kadınların mutlaka AFS açısından değerlendirilmek üzere öncelikle aile hekimlerine başvurmasını önermekteyiz.