Uzun yolculuklardaki gizli tehlike: Akciğer pıhtısı
Otomobille, uçakla ya da otobüsle yapılan uzun bir yolculuğun ardından bacaklarda hissedilen ağrı veya aniden gelen nefes darlığı... Yol yorgunluğu sanılan bu belirtiler, hayatınızı tehdit eden ciddi bir durumun, yani pulmoner embolinin habercisi olabilir.
Pulmoner emboli bacaklardaki pıhtıların akciğer damarlarını tıkamasıyla beliriyor ve aniden ölümcül sonuçlar yaratabiliyor. Her yıl birçok insanın hayatını kaybetmesine neden olan bu ciddi rahatsızlık aniden ortaya çıkması ile biliniyor.
Peki pulmoner emboli nasıl gelişiyor? Önlemek mümkün mü? Kimler pulmoner emboli riskine karşı daha dikkatli olmalı? Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Derya Kocakaya ile merak edilenlere yanıt aradık.
{ilgili-metin-[{title}Nefes alıp vermekle artan göğüs ağrısı, çarpıntı, eforla veya istirahat sırasında nefes darlığı gibi bulgular görülebileceği gibi öksürükle birlikte ağızdan kan gelmesi, bayılma bulguları gözlenebiliyor.{title}{source}Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Derya Kocakaya{source}{theme}red{theme}]}
En sık görülen üçüncü damar hastalığı
“Çoğunlukla bacak derin toplardamarlarında meydana gelen pıhtılardan kopan parçaların, akciğer atardamar damarlarını tıkamasıyla gelişen ve hayatı tehdit edebilecek bir durum” diyerek pulmoner emboliyi özetleyen Doç. Dr. Kocakaya, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Ayakta tedavi edilebilecek hafif formlardan, hayatı tehdit eden ciddiyette klinik durumlara yol açabiliyor. Kalp krizi ve inmeden sonra üçüncü sıklıkta görülen damarsal bir hastalık olarak karşımıza çıkıyor.”
Pulmoner emboli yerleşim yerine göre hastalarda farklı sonuçlara neden oluyor. Doç. Dr. Kocakaya, “Özellikle nefes alıp vermekle artan göğüs ağrısı, çarpıntı, eforla veya istirahat sırasında nefes darlığı gibi bulgular görülebileceği gibi öksürükle birlikte ağızdan kan gelmesi, bayılma bulguları gözlenebiliyor" diyor ve devam ediyor:
“Yine pıhtıların yerleşim yerlerine ve yaygınlığına göre bu bulgular haftalar içinde gelişebileceği gibi günler içinde de ortaya çıkabiliyor.”
Kimler risk altında?
Hastalıkların pek çoğunda olduğu gibi pulmoner emboli için de çeşitli risk faktörleri söz konusu… Bacak kırıkları, son üç ayda kalp yetersizliği ve ritim bozukluğu nedeniyle hastaneye yatış, kalça veya diz protezi operasyonu gibi durumlar pulmoner emboli riskini artıran başlıca nedenlerden bazıları. “Bu faktörlere sahip kişilerde pulmoner emboli gelişme riski, olmayanlara göre 10 kat fazla” diyen Doç. Dr. Kocakaya, diğer riskli grupları şöyle sıralıyor:
“Kanser hastalığı, gebelik sonrası ilk 6 haftalık dönem, özellikle doğum kontrolü veya tüp bebek tedavilerinde kullanılan hormon içeren ilaçlar, genetik yatkınlık gibi nedenler pulmoner emboli riskini 2 ila 9 kat arasında artırabiliyor. Özellikle 4 saat ve üzerinde hareketsizliğe neden olan uzun yolculuklar, bacakların kısıtlı hareketi ve kan akımının yavaşlaması nedeniyle toplardamarlarda oluşan pıhtı riskini ve dolayısıyla pulmoner emboli riskini 2 kat kadar yükseltiyor. Bunlara ek olarak, bir kişide pulmoner emboli için risk oluşturabilecek durumların aynı anda var olması, riski daha da artırıyor.”
Risk grubundakiler uzun yolculuklardan kaçınmalı
Pulmoner emboli riskinde uzun yolculuklar ve bu yolculuklarda hareketsiz kalınan süre son derece önemli. Doç. Dr. Kocakaya, “Altta yatan kanser, hipertansiyon, diyabet gibi hastalıkları olanların, obezite sorunu yaşayanların ve yeni doğum yapmış kişilerin hareketsiz kalınabilecek uzun yolculuklardan kaçınması gerekiyor” vurgusu yapıyor.
Ancak yolculuklar elbette kaçınılmaz olabiliyor... Risk grubunda bulunan kişilerin uzun yolculuklarda mutlaka belli aralıklarla hareket edilebilecek molalar vermesi öneriliyor. Otobüs ya da uçak gibi taşıtlarda zaman zaman ayağa kalkılarak hareket edilmesi de bir başka tavsiye.
Tedaviyle yeni pıhtı riski önleniyor
Neyse ki pulmoner emboli tedavi edilebilen bir rahatsızlık... Hatta vücudun çeşitli sistemleri tarafından 3 hafta içinde kendiliğinden yok olabiliyor. Tedavi sürecinde ise kan sulandırıcı gibi çeşitli ilaçlar devreye giriyor. “Tedavi amaçlı başlanan kan sulandırıcı ilaçların ana işlevi yeni gelişebilecek pıhtıların önlenmesi” diyen Doç. Dr. Kocakaya, daha ciddi sonuçlarla karşılaşmaları durumunda izledikleri yolu ise şöyle anlatıyor:
“Hayatı tehdit eden durumlarda, özellikle akciğer atardamarlarının ana dallarından itibaren var olan, hastanın tansiyonu ve solunum yeterliliği gibi hayati fonksiyonların etkilendiği durumlarda pıhtıların hızla eritilmesine olanak veren, daha hızlı, etkili ve daha yüksek doz kan sulandırıcı tedaviler yakın gözlemler yapılarak verilebiliyor. Bu tedavilerde hastaların kanama riski açısından dikkatle değerlendirilmesi ve yakinen takip edilmesi gerekiyor.”
Grafik: Sena Nur Pehlivan