Belirtileri otizmle karıştırılıyor: Uyaran eksikliği
Tepki vermeme, öfke nöbeti, göz teması kurmaktan kaçınma... Çocuklardaki bu tür davranışlar her ne kadar otizmi çağrıştırsa da, çok daha farklı bir soruna, "uyaran eksikliği"ne işaret edebiliyor.
Uyaran eksikliği; çocukların yaşına uygun yeterli düzeyde uyarana maruz kalmaması, böylelikle sağlıklı gelişim göstermemesi olarak ifade ediliyor. Bir hastalık değil, bir sonuç olarak kabul ediliyor. Peki, bu sonuca çocukları hangi eksik davranışlar götürüyor?
Belirtiler otizmden nasıl ayrılıyor?
Tedavi için ne yapmak gerekiyor?
Sorularımızı ve daha fazlasını Sağlık Bilimleri Üniversitesi'nden Nöropsikolog Merve Tuğçe Doğru'ya yönelttik.
{ilgili-metin-[{title} Uyaran eksikliği eğer tedavi edilmezse, çocukların akranları ile aynı yaşta olmasına rağmen yeterli bilişsel becerileri kazanmamış olduğu ve nörogelişimsel olarak yaşıtlarından geride kaldığı görülür. {title}{source}Nöropsikolog M Tuğçe Doğru{source}{theme}red{theme}]}
Nedeni ebeveyn tutumları olabilir
Ebeveynler, çocuklar için uyarıcının ne denli önemli olduğunun farkında olmayabiliyor. Ancak bir çocuk, anne karnında olduğu andan itibaren aslında uyarıcılara maruz kalıyor. Annenin hamilelik döneminde yaşadığı olumlu olumsuz bütün duyguları hissediyor, gelişimi de böyle şekilleniyor. Nöropsikolog M. Tuğçe Doğru uyaran eksikliğini tam da bu nedenle, ebeveyn tutumlarıyla ilişkilendiriyor.
"Çocukta uyaran eksikliğinin en temel göstergelerinden biri 0-3 yaş arası dönemdeki ebeveyn tutumlarıdır. Bu yaşlar arasında çocuğa ne kadar uyaran verilirse çocuğun beynindeki nöral aktiviteler o kadar artar. Çevresel uyaranların çeşitlendirilmesi ve çocuğun böyle bir gelişim problemine maruz kalmaması açısından en büyük rol anne-baba ya da bakım veren kişilere düşmektedir."
Dijitalleşen çağ, bu durumun artmasında bir etken mi?
Günümüzde çocuklarda uyaran eksikliği sıkça artıyor. Bunun bir nedeni de ekran maruziyeti diyor Tuğçe Doğru ve ekliyor:
"Ciddi oranda vakaların arttığını, yapılan çalışmalar incelendiğinde görmekteyiz. Dijital çağın birçok olumlu etkisiyle birlikte olumsuz etkilerini de patolojik olarak gözlemleyebiliyoruz. Ekranlar büyüdükçe çocuklarla iletişimimiz, sosyal etkileşimlerimiz, aile sohbetlerimiz giderek azalıyor. Örneğin çocuklara yemek alışkanlığının kazandırıldığı en önemli yaşlar olarak değerlendirdiğimiz 2-3 yaş dönemde; ‘Sadece izlerken yedirebiliyorum yoksa asla yemiyor çok zayıfladı’ gibi cümleleri fazlaca duyuyoruz. Böylelikle oyun kuramayan, hayal gücü zayıf, uyaran maruziyeti azalmış ve yeni şeyleri sadece sanal dünyada görmekten kaynaklı ciddi bilişsel ve fiziksel problemler yaşayan çocuklar çıkıyor karşımıza."
{ilgili-haber-798271}
Otizm ile uyaran eksikliği arasındaki farklar
Uyaran eksikliği gelişim üzerinde öylesine etkili ki, belirtileri otizmle karıştırılabiliyor. Zira uyaran eksikliği yaşayan bir çocuk da tıpkı otizmde olduğu gibi tepki vermeme, göz teması kurmaktan kaçınma benzeri davranışlar sergileyebiliyor.
Tuğçe Doğru, sık sık karıştırılan bu iki rahatsızlığın ayrımının doğru yapılması gerektiğini anlatıyor. Otizm ve uyaran eksikliği arasındaki farkı şöyle sıralıyor:
Otizm; erken çocukluk çağlarında belirtilerin gözlendiği önemli bir nörogelişimsel bozukluktur. Otizm olarak adlandırdığımız tanı klinik gözlem ve davranışsal özelliklere göre konur. Otizmde genellikle 2 yaş civarında belirtiler gözlenmeye başlar ve tanı konabilir. Ancak iyi bir klinik gözlem ile 1 yaşındaki çocukta bile belirtiler saptanabilir.
Uyaran eksikliği ise bir nedendir, böyle bir tanılama yoktur. Uyaran eksikliği otizmin alt nedenleri arasında vakaların bireysel değerlendirmeleri içerisinde gözlenebilir. Otizm doğuştan oluşan ancak uyaran eksikliği ise doğumdan sonra eksik yapılan davranışlar sonucu ortaya çıkan bir neden olabilir.
Örnek verecek olursak, otizm tanısı almış çocuğa seslenildiği zaman tepki vermemekte fakat uyaran eksikliği olan vakaya baktığımızda seslenildiği zaman tepki verdiği görülmektedir.
Uyaran eksikliği olan vakalarda acıya tepki verdiklerini yani duygusal olarak canı yandığında ya da bir olaya çok sinirlendiğinde öfke nöbetine kadar giden duygusal boşalmaların olduğunu görmekteyiz. Fakat otizmli bireylerde acıya herhangi bir tepki yoktur. Otizmli bireyler duygularını göstermeden tekdüze konuşurlar. Otizmde düzensiz şekilde etkileşimden koparan ritüel davranışlar vardır. Uyaran eksikliğinde ise uyarıcı davranışlar amaçsız değildir.
Tuğçe Doğru, uyaran eksikliğinin belirtilerini ise şöyle anlatıyor.
"Sosyo-duygusal anlamda yeterli düzeyde ilişki kuramayan, sosyal etkileşimleri zayıf, içine kapanık kendi halinde bir ruhsal durum olarak düşünebilirsiniz. Bu çocuklarda dil ve konuşma becerilerinde zayıflık, özellikle kendi yaşıtlarıyla iletişim kurmada ciddi zorlanmalar yaşadığı görülmektedir. Bununla birlikte gelişimsel gerilikler, jest ve mimik kullanımında zorlanmalar ve göz teması kurmaktan hoşlanmayan ve hatta kuramayan, olayları algılamada zorluk ve çoğu zaman verilen yönergelere nasıl cevap vereceğini bilişsel olarak düzenleyemeyen çocuklar olarak örneklendirebiliriz."
Tedavi nasıl edilir?
İleri düzeyde iletişim sorunlarına yol açan uyaran eksikliğini önlemek mümkün mü? Doğru, tedavide birincil basamak olarak aile farkındalığına işaret ediyor.
"Aile eğitimi uyaran eksikliğinde önemli bir konuma sahiptir. Dijital cihazlarla geçirdiği süre kısıtlanmalıdır. Çocuğun bunlar yerine sosyalleşmesi ve sosyalleşebileceği alanlarda vakit geçirmesine olanak sağlanmalıdır. Uyaran eksikliği eğer tedavi edilmezse, çocukların akranları ile aynı yaşta olmasına rağmen yeterli bilişsel becerileri kazanmamış olduğu ve nörogelişimsel olarak yaşıtlarından geride kaldığı görülür. Bireysel farklılıklar göz önünde bulundurularak, ileri seviye uyaran eksikliği olan çocuklarda özel eğitim uzmanları, psikologlar ve çocuk gelişimi uzmanları tarafından multidisipliner bir çalışma sağlanabilmektedir.
Bunların dışında tedavi için diğer önemli bir yol ise oyun terapisidir. Oyun terapisi sayesinde çocukla oyun oynamak tedaviye oldukça fayda sağlamaktadır."
{ilgili-haber-762983}
Nöropsikolog Merve Tuğçe Doğru son olarak ebeveynlere şu tavsiyeleri veriyor.
"Genel olarak oyunlar çocuğu teknolojiden uzak tutan ve zekasını, uyaranlara karşı tepkisini harekete geçirici oyunlar olmalıdır. Çocukla daha çok vakit geçirmek, vakit geçirmek derken gerçekten tüm kalbimizle çocuğumuzu dinlemek, isteklerini, ihtiyaçlarını, 'yanındayım, seninleyim' duygusunu çokça çocukla paylaşarak vermek çok önemli.
Ebeveynlerin çocukları ile farklı aktivitelerde bulunması, farklı ortamlara gitmek, bahçede koşmak, toprağı kazmak, zıplamak ve hatta boğuşarak bile kaliteli vakit geçirmesi mümkün.
Tüm bunları yaparken evde daha önce görmediği bir nesneye dikkatini çekmek uyaran eksikliğinin giderilmesi açısından önemlidir. Çocuğunuza sık sık ismi ile hitap etmek, bol bol kitap okuyup, resimler yoluyla çocuğunuzun kitabı size anlatmasına fırsat da verebilirsiniz. Buradaki en temel unsur, çocukların hayal gücünü artırmak. Düşünme becerileri kazanmalarına destek olmak ve gelişim süreçlerine eşlik edebilmek."