Sonbaharda alerjik rahatsızlıklar artıyor
Alerjik rahatsızlıklar pek çok kişinin sorunu… Üstelik bu rahatsızlıklar mevsim geçişlerinde daha fazla görülüyor. Doğanın uyanmaya başladığı ilkbaharda olduğu gibi sonbaharda da alerjik sorun artışları söz konusu.
Sonbaharla birlikte tırmanışa geçen bu rahatsızlıkların pek çok sebebi var. Polenler, nemli ortamlarda artan maytlar ve soğuyan hava nedeniyle kapalı mekanlarda daha uzun süre kalınması bunların başlıcaları… Üzerine bir de üst solunum yolu enfeksiyonlarının eklenmesi bu rahatsızlıkların hem ayırt edilmesini güçleştiriyor hem de seyrini ağırlaştırıyor. Oysaki alınacak basit önlemler ve zamanında müdahaleyle tüm bu rahatsızlıkların üstesinden gelmek mümkün.
Sonbaharda artan alerjik rahatsızlıkları Sağlık Bilimleri Üniversitesi Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Eğitim Kliniği Sorumlusu Prof. Dr. İsmet Bulut’la konuştuk.
Yabani ot polenleri sebep oluyor
Sonbaharda da aynı ilkbaharda olduğu gibi üst solunum yolu alerjilerinin yoğun olarak görülmesinin sebeplerinden birinin yabani ot polenleri olduğunu belirten Prof. Dr. İsmet Bulut şöyle konuşuyor:
{ilgili-metin-[{title}Yabani ot polenleri özellikle ağustos sonundan başlayarak kasıma kadar Türkiye’nin atmosferinde yoğun olarak bulunuyor. Bu süreçte yabani ot polenlerine bağlı alerjik rinit, üst hava yolu alerjileri ve yine üst hava yolları alerjisine eşlik eden göz alerjileri gibi tablolarla sıklıkla karşılaşıyoruz.{title}{source}Sağlık Bilimleri Üniversitesi Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi İmmünoloji ve Alerji Hastalıkları Eğitim Kliniği Sorumlusu Prof. Dr. İsmet Bulut{source}{theme}red{theme}]}
Sonbaharda mevsimsel astım tablosu da görülebiliyor. Yabani ot polenleri, buna yol açan en önemli sebep. Bunun için özellikle astımı olanların her türlü atağa karşı ilaçlarını yanlarında bulundurması gerekiyor.
Grip mi, alerji mi?
Soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıklar da sonbaharla birlikte artışa geçiyor. Üstelik bu hastalıkların pek çok semptomu alerjilerle benzerlik gösteriyor. Peki bunlar hangi yönleriyle birbirinden ayrılıyor? Prof. Dr. Bulut’tan öğreniyoruz:
“İnfluenza veya COVID benzeri enfeksiyonlar başlangıç anı itibarıyla hastada yoğun üst solunum yolu yakınmalarına yol açıyor. Aynı alerjik nezlede olduğu gibi öne ve geriye doğru yoğun akıntı ve yoğun aksırmalar görülüyor. Başlangıç anı itibarıyla mevsimsel sonbahar alerjisi mi yoksa influenza veya COVID mi? Ayırt etmek birkaç gün çok mümkün olmuyor.”
Bu noktada ayırıcı semptomların neler olduğunu yine Prof. Dr. Bulut'tan öğreniyoruz:
“Enfeksiyonda burundan öne-geriye doğru akıntı, hapşırma, göz kızarıklığı, göz kaşıntısı gibi yakınmalara boğaz ağrısı, yutkunma güçlüğü, yoğun baş ağrısı, kas ağrısı, kırıklık, vücut ağrıları, öksürük ve nefes darlığı olabiliyor. Bu yakınmalar ortaya çıktığında sonbahar alerjisinden enfeksiyona doğru geçen bir tablo oluşuyor.”
Nemli ortamlar alerjiye davetiye çıkarıyor
Soğuyan havayla birlikte kapalı ortamlarda daha fazla geçirilen zaman tıpkı enfeksiyon gibi alerjik sorunların artışına da zemin hazırlıyor. Prof. Dr. Bulut, özellikle denize kıyısı olan şehirleri işaret ederek, nedenini açıklıyor:
“Sonbaharla birlikte iç ve dış ortamlar çok soğumadığı için henüz kaloriferler ve ısıtıcılar yakılmadı. Bu da iç ortamlarda nemi artırıyor. İç ortamların iyi havalandırılmaması ve yine bu ortamlarda nemin artması akarlara maruz kalınmasını artırıyor. Çünkü akarlar nemli ve havalandırılmamış ortamı seviyor. Mayt dediğimiz bu iç ortam alerjenleri yattığımız yataktan, halıların tüylerinin dibine kadar tüm materyallerin içerisinde bulunabilen küçük mikroskobik canlılar. Bunlar ortama bol miktarda dışkılarını ve vücut parçalarını bırakıyor. Ve bu da sonbaharda akarlara bağlı alerjik rinit yakınmalarını artırıyor.”
Tedavide ilk adım alerji sebebini tespit etmek
Sonbaharla birlikte gelişen veya artan bu alerjik sorunların giderilmesi için ilk adım; sebep olan alerjeni tespit etmek… Kendi kliniklerine alerjik yakınmalarla başvuranların hayli fazla olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Bulut, izledikleri süreç hakkında şunları anlatıyor:
“Bu hastalara alerji deri testi yaparak duyarlı oldukları polenleri belirliyoruz. Onlara meteorolojik verileri takip etmelerini öneriyoruz. Çünkü meteorolojik verilerimizde artık atmosferdeki polen yoğunluğu da veriliyor.”
{ilgili-metin-[{title}Semptomları ortaya çıkartan alerjeni belirlemekle hastanın farkındalığını artırarak, etkin mücadele stratejilerini hastaya öğretiyoruz.{title}{theme}red{theme}]}
Polenlerin yoğun olduğu 10.00-16.00 saatleri arasında bu tip hastaların dışarıda çok fazla bulunmamaları gerekiyor. Ancak bulunmaları gerekiyorsa da korunma önlemleri almaları öneriliyor. Prof. Dr. Bulut, polenlere karşı alınabilecek bazı önlemleri şöyle sıralıyor:
“Gözlük takılmalı. Araç kullanıyorsa eğer klima filtrelerinin, polen filtrelerinin hem ilkbaharda hem de sonbaharda temizlenmiş olması gerekiyor ki polene maruziyeti minimalize edelim. Evde bulunanlar ise 10.00-16.00 saatleri arasında pencerelerini kapalı tutmamalı ki polenlere yoğun şekilde maruz kalmasınlar.”
İlaç tedavisi öneriliyor
Bu süreçte önemli olan bir başka nokta ise hastanın duyarlı olduğu alerjene karşı dikkatli olması… Prof. Dr. Bulut, “Semptomları ortaya çıkartan alerjeni belirlemekle hastanın farkındalığını artırarak, etkin mücadele stratejilerini hastaya öğretiyoruz" diyor ve devam ediyor:
"Sonrasında da hastalarımıza ilaç tedavisi veriyoruz. Alerjik iltihabı baskılayan kortizon türü ilaçlar ve ağızdan kullanılan antihistaminikler var. Hastalarımıza eliminasyon stratejilerine ilave olarak hastalık şiddetine uygun farmakoterapi dediğimiz ilaç tedavilerini kombinasyonlar şeklinde veya tekli olarak uygulayabiliyoruz. Böylece yakınmalarını kontrol altına alabiliyoruz.”
Uygulanan bu tedaviler sayesinde alerjik rinit gibi üst hava yolunu etkileyen bu rahatsızlıklar henüz astım aşamasına gelmeden erken dönemde tedavi edilebiliyor.
Evde alerjiye karşı hangi önlemler alınmalı?
Alerjik rahatsızlıkları bulunanların günlük yaşamlarında evlerinde de birtakım önlemler alması gerekiyor. Özellikle de ev ortamında bulunan akarlara karşı… Prof. Dr. Bulut, evlerde alınabilecek basit önlemleri şöyle sıralıyor:
“Yatak odası çok sık temizlenmeli. Yine yatak odasında normal asılan değil de stor tarzı perdeler kullanılmalı. Yatağın yüzeyi süpürülmeli. Nevresim takımları haftada bir değiştirilerek 55-60 derecede yıkanmalı. Etkin hepa filtreli bir süpürge kullanılarak ortam temizlenerek akarlardan arındırılmalı.”