KOAH önlenebilir bir hastalık
Dünya çapında en yaygın üçüncü ölüm sebebi olarak karşımıza çıkan kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), neredeyse 10 kişiden birinde görülüyor. Genellikle 40’lı yaşlarda ortaya çıkan bu hastalık nefes darlığı, öksürük, balgam ve halsizlik gibi pek çok etkiye sebep oluyor.
Aslında önlenebilir bir hastalık olan KOAH’ta erken teşhis ise büyük önem taşıyor. KOAH’a sebep olan faktörleri, belirtileri, tedavi sürecini ve en önemlisi korunma yollarını Marmara Üniversite Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şehnaz Olgun Yıldızeli’yle konuştuk.
{ilgili-metin-[{title}Çoğunlukla sigara kullanımı, solunan havada bulunan bir takım toksik ajanlar, dumana maruz kalınan işler sebep olabiliyor. Ülkemizde özellikle kırsal kesimlerde bizim biomass dediğimiz bir takım organik atıklar, yine kırsal kesimlerde yaygın olarak kullanılan tandıra, sobaya maruziyet KOAH’ın ortaya çıkmasının sebepleri arasında sayılabilir.{title}{source}Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şehnaz Olgun Yıldızeli{source}{theme}grey{theme}]}
Sigara en büyük düşman
KOAH’ı “Kısaca hava yollarında meydana gelen kronik bir darlık” olarak özetleyen Doç. Dr. Yıldızeli, nedenlerini ise şöyle anlatıyor:
“Çoğunlukla sigara kullanımı, solunan havada bulunan bir takım toksik ajanlar, dumana maruz kalınan işler sebep olabiliyor. Ülkemizde özellikle kırsal kesimlerde bizim biomass dediğimiz bir takım organik atıklar, yine kırsal kesimlerde yaygın olarak kullanılan tandıra, sobaya maruziyet KOAH’ın ortaya çıkmasının sebepleri arasında sayılabilir.”
KOAH, çok nadir görülen genetik bir türü hariç, genellikle 40 yaşın üstündeki kişilerde ortaya çıkıyor. Hastaların başlıca şikayetinin nefes darlığı olduğunu söyleyen Doç. Dr. Yıldızeli, “Hasta bunu genellikle başlangıçta eforla beraber hisseder. Yani evde otururken bir rahatsızlığı olmaz, hastalığın erken evrelerinde merdiven çıkmak, yokuş tırmanmak gibi durumlar esnasında bir nefes darlığı meydana gelmeye başlar. Bu aşamalarda eğer hasta doktora başvurup tanı ve tedavi için gerekli işlemleri yapmazsa nefes darlığı giderek ilerler. Günlük aktivitelerini yaparken de nefes darlığı ortaya çıkmaya başlar. Bu ilk ortaya çıkan semptom” diyor.
Bununla beraber hastaların bir kısmında öksürük olabiliyor. Yine bu öksürüğe eşlik eden balgam da görülebiliyor. Semptomların hastalığın cinsine göre değiştiğine dikkat çeken Doç. Dr. Yıldızeli, KOAH hastalarını iki ana tipe ayırdıklarını söylüyor:
“Kronik bronşit hastaları ve amfizem dediğimiz hava yollarının geri dönüşümsüz genişlemesiyle ortaya çıkan iki ana tablosu var. Çok yeni olarak da astımla benzerlik gösteren astım-KOAH’ın üst üste görüldüğü overlop sendromu dediğimiz bir tanımlama var. Bu daha az görülen bir grup.”
KOAH’ın en önemli aşamasının tanı koyma süreci ve hastalığa sebep olan maruziyetin engellenmesi olduğunu anlatan Doç. Dr. Yıldızeli sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Bu sigaraysa bırakılması, toksik bir duman inhalasyonu (solunması) veya çevresel mesleki bir faktörse ortadan kaldırılması ya da minimuma indirilmesi gerekiyor. KOAH hastalığında maalesef geriye dönüş çok yok. Bu hastalık progresif dediğimiz ilerleyici bir hastalık. Önlem alınmazsa ve tedavi başlanmazsa hastalık ilerlemeye devam eder. Ancak tanı koyduğumuz andan itibaren en azından akciğerdeki fonksiyon kaybını, semptom şiddeti gibi birtakım belirtileri azaltabiliyoruz.”
Hastalığın tanısını koymadaki en önemli teknik, solunum fonksiyon testi. Bunun yanı sıra hastada eğer sigara kullanımı varsa eş zamanlı çıkabilecek diğer hastalıklara karşı akciğer grafisi ve tomografi de çekiliyor.
{ilgili-metin-[{title}Hastalığın ağırlık derecesine, hastaların geçirdiği enfeksiyon ataklarına, hastaneye yatışlarına veya semptomlarına göre bir skorlama yapılıyor. Buna göre önerilen kılavuzlar doğrultusunda önerilen tedavi modeliteleri var. Hemen bunlara başlıyoruz. {title}{theme}grey{theme}]}
KOAH’ın tedavisi derecesine göre planlanıyor
KOAH tanısı alan bir hastanın öncelikle ilaç tedavisine başlanıyor. Daha sonraki süreci Doç. Dr. Yıldızeli’nden öğreniyoruz:
“Hastalığın ağırlık derecesine, hastaların geçirdiği enfeksiyon ataklarına, hastaneye yatışlarına veya semptomlarına göre bir skorlama yapılıyor. Buna göre önerilen kılavuzlar doğrultusunda önerilen tedavi modeliteleri var. Hemen bunlara başlıyoruz. Tedaviye başlanan hastalar genelde başta daha sık olmak üzere, genelde üç-dört ayda bir kontrole çağrılıyor.”
Hastalara zatürre ve grip aşısı şart
KOAH’ın tedavisinde, hastalığa sebep olan maruziyet ve ilaç tedavisi kadar önemli olan bir başka konu ise aşılanma… Sebebini Doç. Dr. Yıldızeli şöyle açıklıyor:
“Çünkü KOAH hastalarında enfeksiyon atakları sık görülebiliyor. Bunun önlemini almanın en iyi yolu aşılama. Ülkemizde şu an zatürre aşısı dediğimiz iki çeşit aşımız mevcut. Onların yapılması gerekiyor. Ayrıca her sene piyasaya çıkan grip aşıları özellikle eylül, ekim aylarında gösterilen pikten önce yapılmalı.”
Hastanın durumuna göre egzersiz öneriliyor
Tedavi aşamasında hastanın durumuna göre egzersize de yer veriliyor. “Hastalarımıza erken evrede tanı koyulduysa hafif derecede egzersiz öneriyoruz” diyor Doç. Dr. Yıldızeli ve devam ediyor:
“İleri evrede, egzersizi günlük aktivitesi içinde yapamayacak hastalarımıza ise solunum rehabilitasyonu yapmalarını tavsiye ediyoruz. Bunlar mevcut olan akciğer kapasitesinin korunmasına, kapasitenin artırılmasına yönelik uygulamalar. KOAH ilerleyici bir hastalık… Egzersiz bu fonksiyon kaybını yavaşlatma veya durdurmaya yardımcı olabilecek yöntemler arasında yer alıyor.”
İlaç tedavisine rağmen nefes darlığı ve diğer semptomların giderilmesinde başarı elde edilemediği durumlarda ise bazı girişimsel yöntemler veya cerrahi işlemler devreye giriyor.
“Birtakım kriterlerimiz var… O kriterleri sağlayan hastalarda önce bronşiyal tedaviler dediğimiz akciğere yapılacak birtakım endoskopik işlemlerle buralara çeşitli valfler veya özel aparatlar yerleştirilmesiyle nefes darlığında azalma sağlamak mümkün olabiliyor.”
İleri evrede akciğer nakli yapılıyor
Son çare ise akciğer nakli… Doç. Dr. Yıldızeli, hangi aşamada akciğer nakli yapılması gerektiğini şu şekilde anlatıyor:
“Medikal tedavi ve cerrahi tedavi yöntemlerini bitiren ancak beklenen yaşamsal kalım oranı iki yıl altında, hastane yatışları ve yoğun bakım yatışları sıklaşmış hastaların uygun olanları, akciğer nakline yönlendiriliyor.”