Polen alerjisinden astıma… İklim değişikliği hastalıkları nasıl etkiliyor?
İnsan kaynaklı faaliyetler sonucu karbondioksit emisyonları artıyor, sıcaklıklar yükseliyor. Mevsim döngüleri artık eskisi gibi değil. İklim değişikliğinin en büyük sonucu hiç kuşkusuz sıcaklıklarda görülen artış. Ancak acı reçete, bununla sınırlı değil.
Kuraklık, seller, kasırgalar gibi aşırı hava olayları, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselme ile sudaki asit oranlarında artış, buzulların erimesi gibi etkenler tüm canlılar için ciddi birer risk. Küresel ısınmanın korkutan bir boyutu da, hastalıklar üzerinde gösterdiği etkiler.
Dünyanın dengesinin bozulmasıyla tüm ekosistemlerde görülen olumsuz etki, iç karartıcı bir tabloyu gözler önüne seriyor. İnsanoğlunun karşı karşıya olduğu bu tablonun detaylarını Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Alerji ve İmmünoloji Hastalıkları Kliniği’nden Doç. Dr. Zeynep Çelebi Sözener ile konuştuk.
“Atmosferdeki nem tutulması, alerjenleri artırıyor”
Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği üyesi de olan Doç. Dr. Sözener, ısının sanayi öncesi döneme göre 1,1 santigrat derece seviyesinde daha yüksek olduğunu belirtiyor. Bu durumun okyanusların ısınmasına, buzulların erimesine, deniz seviyelerinin yükselmesine neden olduğunu anlatıyor. Küresel ısınmanın alerjenlere etkisini örneklerle açıklıyor:
“Isının artması atmosferde nem tutulmasını da beraberinde getiriyor. Bu durum ev tozu akarı, küf mantarı, polenler gibi solunum yolu ile alınan alerjenlerin atmosferde daha yoğun bulunması ile sonuçlanıyor.
Özellikle Asya’da sanayileşmenin çok hızla gerçekleşmesi sonucunda şehirlerde ev tozu akarı duyarlılığında artış olduğu bildirilmiş. Çin’de 5 bin 486 hasta verisinin raporlandığı, 10 yıldan uzun süreli veri sağlayan bir bildiride, ev tozu akarının en sık görülen alerjen haline geldiği vurgulanmış. Sonuç olarak bu alerjenlere duyarlı olan hastalarda astım ve alerjik rinit gibi solunum yolu hastalıklarının sıklığında ve alevlenme sıklığında giderek artış olduğunu söyleyebiliriz.”
{ilgili-metin-[{title}“Isının artması atmosferde nem tutulmasını da beraberinde getiriyor. Bu durum ev tozu akarı, küf mantarı, polenler gibi solunum yolu ile alınan alerjenlerin atmosferde daha yoğun bulunması ile sonuçlanıyor.”{title}{source}Doç. Dr. Zeynep Çelebi Sözener{source}{theme}red{theme}]}
Bahar mevsimi uzadı, polenler arttı
Sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi bitkilerin normalden daha erken tozlaşmasına, bu durum da polenlerin çok daha erken görülmesine neden oluyor. Havanın daha erken ısınması ve daha geç soğuması polen mevsimlerinin daha öne gelmesine ve daha uzun sürmesine yol açıyor. “Polen alerjisi olanlarda burun akıntısı, kaşıntı, hapşırık, burun tıkanıklığı gibi alerjik rinit semptomların önceki yıllara göre daha erken başladığını, daha şiddetli seyrettiğini ve daha uzun sürdüğünü görüyoruz” diyor Doç. Dr. Sözener ve yapılmış çalışmalardan bahsediyor:
“Çok uluslu bir meta-analizde ölçüm yapılan bölgelerin yüzde 71’inde artmış alerjenik polen düzeyleri, yüzde 65’inde ise uzamış polen mevsimi süresi saptanmış.
1995-2019 yılları arasında yapılan 25 yıllık bir çalışmada ise; pik polen döneminin doğrusal bir eğilimle her yıl 1,7 gün öne geldiği, pik polen dönemi süresinin yılda 1,3 gün uzadığı, mevsimsel alerjik rinit hastalarının aile hekim başvuru sıklığında yılda 0.01 kat artış olduğu gösterilmiş.”
İklim değişikliğinin yol açtığı afetler, hastalıkları nasıl etkiliyor?
Küresel ısınmaya bağlı aşırı hava olayları artan sıklıklarla kendisini gösteriyor. Günlerce hatta haftalarca süren orman yangınlarında hem çok geniş yeşil alanlar yok oluyor hem de vahşi hayvanların yaşam alanları küle dönüyor. Bu yangınların insan sağlığı üzerinde bıraktığı izleri ise Doç. Dr. Zeynep Çelebi Sözener şöyle anlatıyor:
“ABD’de 2017’deki Kaliforniya yangınlarında günlük 300’den fazla solunum sistemi ve kardiyovasküler sistemle ilişkili, astım ataklarıyla ilişkili hastane başvuruları bildirilmiş. Brezilya’dan bildirilen verilerde Amazon ormanı yangınlarında ise hava kirliliğine bağlı solunum şikayetleri ile ilgili hastane başvurularında yüzde 23’lük bir artış olduğu belirtilmiş.”
Yangınların dışında sağlığı olumsuz etkileyen bir faktör de kum fırtınaları. Özellikle Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Pasifik bölgesi için ciddi tehdit oluşturuyor. Bu tozların içerisinde hava kirliliğine yol açan partiküllü kirleticiler olduğu gibi, alerjenler ve mikrobik partiküllerde bulunuyor. Sözener, “İran’da ve ülkemizde yapılan çalışmaların sonuçları bize toz konsantrasyonlarının yüksek olduğu günlerde astım ataklarıyla hastane ve acil servis başvurularının yüksek olduğunu ve ölüm riskinin arttığını gösteriyor” diyor.
Küresel ısınmanın etkisiyle görülen şiddetli yağmurlar, fırtına ile beraber olduğunda atmosferde bulunan polenler gibi alerjenler yağmur damlaları ile hızlı bir şekilde yere çarpıyor. Beraberinde şimşek ve gök gürültüsünün de etkisiyle mekanik olarak daha küçük partiküllere parçalanıyor ve sprey etkisiyle tekrar havaya püsküren polen, kolaylıkla solunabiliyor. Bu da polene duyarlı astım hastalarında astım ataklarını tetikleyebiliyor. Sözener bu duruma ‘fırtına astımı’ denildiğini belirtiyor ve yine dünyadan bir örnek veriyor:
“2016 yılında Avustralya Melbourne’de görülen fırtınada 30 saat içerisinde solunum yoluyla ilişkili acil başvurularında 6 kat artış görülmüş ve bu başvuruların büyük çoğunluğunun alerjik rinit veya astım nedeniyle olduğu bildirilmiş.”
İklim değişikliği ile coğrafya değiştiren riskler
Değişen iklim şartlarının ekosistemleri etkilemesiyle farklı türlerin farklı coğrafyalarda görülmesi de olağan bir hal aldı. “Sıcaklık artışları böceklerle, kenelerle, sineklerle bulaşan bazı hastalıkların da artmasına, daha önce görülmedikleri bölgelerde görülmelerine neden oldu” diyen Sözener ısı artışı, nem, görülen sel felaketleri ve kuraklık etkisinin böceklerin, sineklerin yaşam döngülerini de etkilediğine vurgu yapıyor.
{ilgili-metin-[{title}“Sıcaklık artışları böceklerle, kenelerle, sineklerle bulaşan bazı hastalıkların da artmasına, daha önce görülmedikleri bölgelerde görülmelerine neden oldu. Mesela ısı ve nem artışına bağlı olarak anofel cinsi sivrisinekler, artık ısındığı için, önceden yaşayamadıkları daha soğuk olan bölgelere göç ettiler ve sıtma artık kuzey bölgelerde görülmeye başladı.”{title}{theme}red{theme}]}
“Bu durumlar onların çoğalmaları, yaşamaları için uygun ortamlar gelişmesine neden oldu. Mesela ısı ve nem artışına bağlı olarak anofel cinsi sivrisinekler, artık ısındığı için, önceden yaşayamadıkları daha soğuk olan bölgelere göç ettiler ve sıtma artık kuzey bölgelerde görülmeye başladı.
Tüm dünyada sarsıcı etkiler yaratan Kovid 19’un yayılması ve pandemi oluşturmasında da iklim değişikliğinin etkileri olabileceği üzerinde duruluyor. Bazı türlerin alışageldikleri coğrafyaların dışına göç etmeleri, vahşi hayvanların insanlarla ve çiftlik hayvanları ile daha yakın temas etmesinin sonucu olduğu düşünülüyor. Ayrıca küresel ısınmaya bağlı olarak polen konsantrasyonunun artmasının Kovid 19 enfeksiyonunun gelişmesini kolaylaştırabileceği, 31 ülkeden 130 merkezde yapılan çalışmada polenin yoğun olduğu günlerde virüs ile enfekte olma oranlarının daha yüksek olduğunun görülmesi sonucu ileri sürülmüş durumda.”