Hırçın sevmenin karşı konulmaz dürtüsü: Sevimli saldırganlık
Saldırganlık denilince ilk olarak kötü duygular ya da imgeler gelse de akla, bu kez mercek altına alacağımız konu sevimli bir türü…
Hoşa giden, şirin görünen, sempatik nesne ya da canlılara karşı duyulan aşırı pozitif hissin uyandırdığı bir dürtü sevimli saldırganlık… Sevgi ile ilginin yoğun ve içinde yıkıcı olmayan bir saldırganlık barındıran hali aslında. Küçük bir bebek ya da yavru bir hayvan gibi sevimli varlıklar görüldüğünde içimizdeki hırçın sevgiyi ansızın ortaya çıkaran dürtü ile bir anda eller ve dişler harekete geçiyor. O sevimli varlık ya ısırılıyor ya da sıkıştırılıyor.
Sevimli saldırganlık psikolojik bir sorun mu?
Altınbaş Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ayşegül Güner Algan, sevimli saldırganlığın yaygın görülen bir kavram olduğunu ifade ediyor. Özellikle yavru varlıklar ya da imgeler görüldüğünde açığa çıktığını vurguluyor. Peki, sevimli saldırganlık psikolojik bir sorun mu? Algan bu soruya şöyle yanıt veriyor:
“Araştırmalar sevimli saldırganlığın yoğun olumlu duyguların dengelenmesi için kullanılan doğal bir savunma mekanizması olduğunu ortaya koymakta. Bu konu ile ilgili yapılan araştırmalar bunun nörolojik bir tepki olduğunu ve beynin yoğun pozitif duyguları dengelemek için bu tepkiyi oluşturduğunu destekliyor.”
Yani ortada korkulacak bir durum yok. Sevimli saldırganlık normal bir dürtü. Aslında beynin kendini dengeleme çabası. Bazı kişiler aşırı pozitif hislerle yüklendiğinde beyni tam zıt bir hissi uyararak denge kurmaya çalışıyor.
Kimler sevimli saldırganlık gösterir?
Sevimli saldırganlığın kimlerde daha çok görüldüğüne dair net bir tespitte bulunmak ise kolay değil. “Duygular her insanda hatta hayvanlarda bile bilişsel olarak gerçekleşen evrensel mekanizmalardır” diyen Dr. Ayşegül Güner Algan bu durumu şöyle açıklıyor:
“Özellikle tiksinme, korkma, mutluluk gibi temel duygular canlının hayatta kalmasını artırması açısından evrimsel bir işlev göstermektedir. Diğer duygular gibi sevimli saldırganlık da kişilik özelliklerinden bağımsız olarak bütün insanlarda bulunabilir fakat görülme sıklığı ve yoğunluğu kişiden kişiye farklılık göstermektedir.”
Ancak Dr. Algan bu konuda bir noktaya dikkat çekiyor. Çocukların büyüdükleri ortamda edindikleri bilgilerle gelişimlerini tamamladıklarına vurgu yapıyor. Yani çevrelerindeki yetişkinlerin yaptıklarını görüp benzerini yapma eğilimleri yüksek. Sevimli saldırganlık da bu davranışlar arasına girebilir.
“Bireylerin duygularını nasıl ifade edeceklerini diğer insanları, özellikle de ebeveynlerini, gözlemleyerek geliştirdiklerini biliyoruz. Bu noktada çocukların çevrelerinde gözlemledikleri bu davranışı sıklıkla ortaya koyma ihtimalleri de artacaktır. Bu davranışlar büyüdükten sonra devam etmektedir. Duygular doğal olarak ortaya çıkan bilişsel mekanizmalarındır ama hangi duyguyu nasıl ifade edeceğimiz üzerinde hem içinde yaşadığımız kültürün hem de yakın aile bireylerinin davranışları önemli bir kaynaktır.”
“Sevimli saldırganlık çocuklar tarafından örnek alınabilir”
Yetişkinler çocukların konuşmalarına ya da davranışlarına çoğu zaman yüksek reaksiyonlar gösterip aşırı pozitif duygularla sevimli saldırganlık haline geçebiliyor. Algan’ın bu konuda yetişkinlere bir uyarısı da var:
“Sevimli saldırganlık göstermek herhangi bir sorunun belirleyicisi olmamakla birlikte çocuklar bu şekilde sevildiğinde, özellikle küçük çocuklar, daha sonra bu davranışları taklit edecek ve muhtemelen şiddetini ve sınırlarını ayarlayamacaklar. Bu da yaşıtları arasında daha agresif davranışlar göstermelerine neden olacaktır.
Daha net bir örnekle anlatmak gerekirse 3 yaşında bir çocuğu ebeveyni mıncıklarken hafifçe ısırırmış gibi yaparsa çocukta duygusal bir travmaya neden olmaz fakat bu davranış daha sonra çocuğun arkadaşlarını ısırma ihtimalini artırabilir.”
Grafik: Hafize Yurt