Lenfoma tedavisinde immünoterapi yöntemi
Dünya genelinde 1 milyondan fazla insan lenfomayla mücadele ediyor. Her gün binin üzerinde yeni lenfoma tanısı konuluyor. Türkiye’de ise görülme sıklığı 100 binde 10 civarında…
Kısaca “lenf bezlerinin kanseri” olarak tanımlanan lenfoma, her yaş grubunda görülebilen bir hastalık. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre vakaların büyük çoğunluğu 60 yaş üstü. Çocuklarda ise yetişkinlere oranla çok daha az rastlanıyor.
Cinsiyet olarak bakıldığında erkeklerde, kadınlara nazaran daha sık görülüyor. Erkeklerde görülme sıklığı 100 binde 6,9, kadınlarda ise 100 binde 5,2.
Lenfomanın 80’i aşkın türü bulunuyor
Genel olarak 80’den fazla alt tipi olan lenfomanın tedavisinde izlenen yollar vakalara göre değişkenlik gösteriyor. Gelişen tıp sayesinde çoğu tür başarıyla tedavi ediliyor. Lenfoma tedavi süreçlerini anlatan Türk Hematoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Leylagül Kaynar, “Lenfomayı konuştuğumuzda aslında çok geniş bir hastalık grubundan bahsediyoruz” diyor ve devam ediyor:
“Bir kısmı uzun yıllar tedavi bile gerektirmeden takip edilirken bir grup da çok ağır ve şiddetli seyrediyor. ”
Hatta içlerinde öyle lenfoma türleri var ki Prof. Dr. Kaynar teşhis konulduktan sonra 48 saat içerisinde tedaviye başlanması gerektiğini söylüyor.
Lenf bezlerindeki bezelere dikkat
Peki lenfoma vücutta nelere yol açıyor? Hangi durumlarla karşılaşılınca hekime başvurmak gerekiyor? Prof. Dr. Kaynar, hastaların dikkat etmesi gereken belirtileri şöyle sıralıyor:
“Hasta ciddi anlamda iştahsızsa, diyet yapmadan kendiliğinden bir kilo kaybı varsa, ateşi çıkıyor ancak sebep olacak bir enfeksiyon etkeni bulunmuyorsa ve geceleri atlet değiştirecek kadar terlemesi varsa bunlar lenfoma işareti olabilir.”
Tüm bunların dışında hastanın boyun, koltuk altı ve kasık bölgelerindeki lenf bezlerinde şişkinlik de lenfomayı düşündürüyor. Kaynar, “Özellikle hızlı büyüyen, bir santimetrenin üzerindeki bezeler varsa -bir santimin altındaki küçük bezeler genellikle lenfoma çıkmıyor- mutlaka ileri tetkik yapmamız gerekiyor. Bu yüzden hastalar fark ettikleri bezeler olduğunda mutlaka hekimlerine danışmalı” uyarısı yapıyor.
Lenfomada diğer belirtiler ise şöyle sıralanıyor: Karın ağrısı ile karında şişkinlik, bacak-bilek şişkinliği, normal olmayan yorgunluk, kaşıntı, nedeni bilinmeyen ağrı ve halsizlik.
Tedavide yol haritası iyi belirlenmeli
Neyse ki lenfoma çok kolay teşhis edilebilen bir hastalık. Ultrason ve tomografi gibi görüntüleme yöntemleriyle lenf bezlerinin özellikleri tespit ediliyor. Eğer ihtiyaç duyulursa biyopsi de yapılarak tanı konuluyor. Ardından çıkan sonuca göre lenfomanın hangi alt gruptan olduğu ve evresi de belirlenerek tedavi süreci başlatılıyor.
Lenfoma tedavisi için günümüzde pek çok seçenek bulunuyor. Prof. Dr. Kaynar, bunun tamamen lenfomanın hangi grupta olduğuyla ilgili olduğunu söylüyor:
“Hiç tedavi vermediğimiz bir grubumuz da var. Bunun yanı sıra çok şiddetli ağır tedavilerin gerektiği, hatta kök hücre nakillerine ihtiyaç duyulan; kardeş veya kardeş dışında verici temin ederek kök hücre nakli yapılan lenfomalar da oluyor.”
İmmünoterapi yöntemi
Hastalığın seyri de yine türüyle yakın ilişkili… Bu noktada tanının doğru konulmasının önemli olduğuna değinen Prof. Dr. Kaynar, yol haritasının dikkatli bir şekilde belirlenmesi gerektiğini vurguluyor.
Lenfomada kullanılan tedavi yöntemlerinden biri de son zamanlarda adını sıkça duyulmaya başlanan immünoterapi… Bunun standart bir tedavi yaklaşımı olmadığını ifade eden Prof. Dr. Kaynar, immünoterapi hakkında şunları anlatıyor:
“Lenfomanın birinci basamağında şu an kemoterapilerle birlikte kullanıyoruz. Standart bir tedavi yaklaşımı değil, kemoterapiyle birlikte uyguluyoruz. Ama ileri basamaklarda sadece immünoterapi verdiğimiz hasta grupları da var. Özellikle hodgkin lenfomalı hastalarda sadece immünoterapi verip çok uzun yıllar hastalığı kontrol altına aldığımız hasta grupları da bulunuyor.”
Grafik: Hafize Yurt