Saç ekimi öncesi ve sonrası ne yapmalı, ne yapmamalı?
20'li yaşlardan itibaren görülmeye başlayan saç dökülmesi sorunu hem kadınları hem de erkekleri etkiliyor. Bu soruna kalıcı çözüm saç ekimi ameliyatı ile bulunuyor. Türkiye ise son yıllarda Avrupa’dan Amerika’ya, Uzak Doğu’dan Orta Doğu’ya binlerce insanın çözüm aradığı adreslerden birisi.
Ülkemizde 1950’li yıllarda üniversite ve devlet hastanelerinde genel cerrahiden ayrı bir branş olarak plastik cerrahi bölümlerinin açılması, bu alanın Türkiye'de hızla ilerlemesinin önemli nedenlerinden biri... Böylece daha yoğun çalışmalar yapılabildi ve topluma el cerrahisi, çene cerrahisi, yüz kırıkları, dudak-damak yarıkları kafa şekil bozuklukları gibi kongenital anomaliler, doku kayıplarının onarımı, kopan uzuvların yerine konulması (mikrocerrahi), yanık ve sekelllerinin tedavisi gibi alanlarda daha spesifik tedavi verilebilmesi mümkün oldu.
Plastik cerrahide mikrocerrahi flep/greft cerrahisi, yara iyileşmesi gibi konular öğretiliyor. Plastik cerrah bu araçları kullanarak mevcut sorunlara çözüm üretiyor. Bu nedenle plastik cerrahi el cerrahisinden yanığa, çene cerrahisinden kopan uzuvların replantasyonuna saç ekiminden sinir onarımına birbirine benzemiyor gibi görünen bir çok farklı probleme çözümler üretiyor.
Plastik cerrahinin ilerlemesi ve Türk hekimlerinin başarıları yabancıların Türkiye tercihinde önemli bir rol oynuyor. Peki plastik cerrahinin bir doku nakil greft ameliyatı olan saç ekiminde süreç nasıl işliyor? Her isteyen saç ektirme ameliyatına girebiliyor mu? Haberimizde bu süreci tüm detayları ile ele aldık.
“Türkiye plastik cerrahide dünyadan önde”
Saç ekimi, bir ameliyat yani cerrahi bir operasyon. Dolayısıyla normal ameliyatlarda yapılması gereken bütün prosedürlerin burada da uygulanması gerekiyor. TRT Haber’e konuşan Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Derya Özçelik, Türkiye’nin plastik cerrahi alanında son otuz, kırk yıldır açık ara dünyanın en önde giden ülkelerinden biri olduğuna dikkat çekerek, saç ekimi ameliyatından önceki ve sonraki süreci anlatıyor:
“Yurt dışından veya yurt içinden gelecek hastalar bize ulaştıklarında öncelikle onlara, 'Herhangi bir rahatsızlığınız var mı?' sorusunu yöneltiyoruz. Bir de bazı tahlilleri yaptırmalarını istiyoruz. Bu tahlilleri şöyle sıralayabiliriz; Hastanın kan düzeyini ölçen hemogram. Kanama-pıhtılaşma zamanını gösteren testler: PTT, APT. Karaciğer, böbrek tahlilleri ve tiroit testleri. Hepatit B, hepatit C, AIDS gibi bulaşıcı bir hastalığı olup olmadığını öğrenmek için seroloji testleri. Kalbinin durumunu gösteren elektrokardiyograf (EKG).
Diğer ameliyatlarda hangi testleri istiyorsak bunda da o testleri istiyoruz. Değişen bir şey yok. Sadece lokalle yapılacağı için akciğer grafisi gerekmiyor. Yani saç ekimi bir ameliyat. Bunun altını çizerek söylüyorum. Bu testlerde herhangi bir sorun yoksa, ameliyat gününü planlıyoruz. Testleri bulundukları ülkelerde yaptırmalarını istiyoruz. Zira buraya geldikten sonra yaptırmaları çok mantıklı olmuyor. O kadar yoldan geldikten sonra 'Sizin sağlık probleminiz varmış. Biz sizi ameliyat edemeyeceğiz' demek doğru bir yaklaşım değil. Hastaları bulundukları ülkeden, şehirden getirmeden bu testlerin sonuçları göndermeleri lazım."
Plastik cerrahi uzmanı doktorlar tarafından istenen bu testler ve tahliller hasta hakkında neredeyse her şeyi söylüyor. Testlerde ortaya çıkan bazı durumlar, saç ekimi ameliyatının önünde engel teşkil ediyor. Prof. Dr. Derya Özçelik, sistemik ve saçlı deride lokal problemi olan hastaların ameliyata alınmadığını söylüyor:
“Çoğunlukla kanama diyatezi, kontrolsüz tansiyonu, kontrolsüz şeker hastalığı (diyabeti) olanlar ve daha önceden kalp krizi geçirmiş olanlar saç ekimi ameliyatı için uygun adaylar değildir. Bunlar sistemik problemlerdir. Bir de mesela saçı bu işleme uygun olmayanlar var. Donör alanı çok küçük olanlar ve donör alandaki saçları tüy gibi olanlar ya da daha önceden yapılan saç ekimi ameliyatı sonucunda donör alanı çok hasarlanmış yeterli saçı olmayanlar. Bu durumlarda sakal ve göğüs kılları alternatif donör alanlarını oluşturuyor ama onlar da yoksa veya tüy gibiyse ve de çok az bir kıl var ise yine ameliyat uygun olmaz."
Saçlı derisinde tümöral oluşum olanlar veya saç derisinde mantar gibi hastalıkları olan kişilerle de karşılaşılıyor. Bu gibi durumlarda izledikleri yolu ise Prof. Dr. Özçelik şöyle anlatıyor:
"Burada öncelikle bu sorunların varlığını tespit edip sonra da mevcut hastalığı tedavi etmek gerekir. Saçlı derisi yanık olup buna bağlı saç kaybı yaşayanlarda ise saç ekimi değil expander (balon) ile doku genişletme ameliyatları daha doğru bir tedavi biçimi oluyor. Bir de altta yatan bir sistemik probleme bağlı saç dökülmesi yaşayanlar. Yani mesela hastanın hipotiroidi var. Tiroidi çalışmıyor. Saç onun için dökülmüş veya çok ciddi kansızlığı var. Bu gibi durumlarda öncelikle altta yatan hastalığı tedavi etmek gerekiyor."
Doktorlar saç ekimi ameliyatının diğer ameliyatlar gibi çok ciddi bir operasyon olduğu konusunda hemfikir. Bunun önemli sebeplerinden birisi de ameliyatın hayli uzun sürmesi. Prof. Dr. Derya Özçelik, saç ekimi ameliyatının ortalama yedi, sekiz saat sürdüğüne dikkat çekerek, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Belirgin açıklığı veya seyrekliği olanlarda, çoğunlukla 4000-4500 greft ekiliyor. Bu ameliyatta hastanın hemodinamiği ciddi şekilde değişiyor. Çünkü saç derisi çok kanar. Saçlı deriyi besleyen on tane arter (atardamar) vardır. Kanlanması çok iyidir. Bu tabii ki bir avantaj aynı zamanda. Yara iyileşmesi de çok hızlı olur. Ama ameliyat için dezavantaj. Çünkü hasta bir miktar kanar. Kanamayı kontrol almak için kullanılan ilaçlar ise ciddi ilaçlar olduğundan konunun uzmanı olmayan kişilerin elinde bu ilaçlar adeta tehlikeli bir silaha dönüşüyor. Güvenli olanı bir plastik cerrahın bu süreci yönetmesidir.”
Ameliyatın mutlaka bir plastik cerrah tarafından ve ideal koşullarda gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Derya Özçelik, bir konuya daha dikkat çekiyor:
“Bir miktar kanama olduğu için her ne kadar tedbirler alınsa da ameliyatta birtakım ilaçlarla hastanın hemodinamiğine dikkat etmek gerekir. Ameliyat esnasında hastanın sıvı açığı olmaması için serum desteğini verilmesi lazım. Gergin, huzursuz olmaması için birtakım genel anestezi gibi değil ama hastayı rahatlatıcı ilaçlar verilmesi gerekiyor. Hasta ayağa kalktığında başı dönebilir. Bunlar doğru yönetilmezse can sıkıcı olaylar yaşanabilir.”
Saç ekimi ameliyatı gerçekleştirildikten sonra da sürecin dikkatli bir şekilde ilerletilmesi gerekiyor.
Lokal anesteziyle yapılan operasyondan sonra hastalara mutlaka bir günü dinlenerek geçirmeleri ve seyahat etmemeleri tavsiye ediliyor.
Özçelik, “Lokal anestezi doğru dozlarda, doğru biçimde kullanılırsa hasta yürüyerek evine gidebilir” diyor ve ameliyat sonrası işleyen süreci anlatıyor:
“Burada çok önemli şeylerden biri, başlarını bir yere vurup çarpmamaları. Özellikle arabaya binilip inilirken hastalar başlarını arabanın girişine çarpabiliyor ve ameliyat alanı kanayabiliyor. Tekrar geliyor hastalar ve biz çıkan greftleri her zaman değil ama bazen tekrar yerine koyuyoruz. Hastaların ameliyattan sonra on gün çok dikkatli olmaları lazım. Yıkarken, yatarken pek sorun olmuyor.
Ameliyattan sonra on gün yara bakımı var. Sonra eski rutinlerine geri dönebileceğini söylüyoruz. Öte yandan hastamızın hemodinamiği iyiyse, bir sıkıntısı yoksa ameliyat olduktan bir gün sonra yurt dışına ya da başka şehre gitmesinde bir sıkıntı olmuyor. Ancak ameliyat masasından kalkıp başka bir şehre gideyim, başka bir ülkeye gideyim. Biz bunu tavsiye etmiyoruz.”
Saç ekimini doktor olmayan kişilere yaptırmayı planlayanlar, farkında olmadan çok büyük riskler aıyor. Bunun için saç ekimi yaptırmayı planlayan kişilerin araştırmalarını sonuç odaklı veya ücret odaklı değil, öncelikle güvenlik odaklı yapmaları öneriliyor.