Romatoid artrit kabus olmaktan çıktı
Eklemlerde ağrı, kızarıklık, şişlik gibi belirtiler veriyor. Sabah tutukluğu ise hastalığı diğerlerinden ayıran en önemli özelliği… Halk arasında “İltihaplı romatizma” olarak bilinen romatoid artrit, yaşam kalitesini düşüren kronik bir hastalık.
Romatoid artrit, Türkiye’de ortalama yüz kişiden birinde görülüyor. İlerleyen tıp sayesinde günümüzde başarıyla tedavi edilebiliyor. Peki romatoid artrit neden kaynaklanıyor? Kimler risk altında? Nasıl teşhis ediliyor ve tedavi süreci nasıl yürüyor? Hastalıkla ilgili merak edilenleri Sağlık Bilimleri Üniversitesi Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Romatoloji Kliniği’nden Prof. Dr. Cemal Bes, TRT Haber'e anlattı.
Kadınlarda iki kat fazla görülüyor
İltihaplı romatizma hastalıkları arasında en sık görülen türün romatoid artrit olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bes, “Genellikle 30-50 yaşları arasında ortaya çıkar. Ama 16 yaşından önce, yani çocukluk yaş grubunda ya da 65 yaşından sonra ileri yaşta da görülebiliyor” diyor.
Kadınlarda görülme oranı ise erkeklere nazaran iki kat fazla. Diğer olası risk faktörlerini ise Prof. Dr. Bes şöyle açıklıyor:
“Ailede anne ve babadan birinde romatoid artrit varsa, çocuklar için bir risk faktörü olarak kabul ediliyor. Ama çok da büyük bir risk olarak görmemek lazım. Zaman içinde kazanılmış çevresel faktörler -bu bazen bir sigara olabiliyor- risk faktörü. Bazen tanımlayamadığımız bir enfeksiyondan bile olabiliyor.”
En fazla el ve ayak eklemleri etkileniyor
Romatoid artrit eklemleri etkileyen bir hastalık. Prof. Dr. Bes, en fazla vücudun hangi bölümlerinin etkilendiğini şöyle anlatıyor:
“Bir insanın günlük hayatında en fazla kullandığı eklemlerini etkiler. Gün içinde temel ihtiyaçlarımızı gidermemiz için en fazla kullanacağımız uzvumuz eldir. El parmak eklemleri, el bilekleri, dizler, ayak bilekleri, ayak parmak eklemlerini etkileyen bir hastalık. Ancak hastalık eklemlerin yanı sıra akciğer gibi, deri gibi, deri altı doku gibi bazı sistemleri de etkileyebiliyor.”
Ağrı bu hastalığın temel belirtisi. Bir diğer belirti olarak eklemlerde -özellikle de el ve ayak eklemlerinde- şişlik öne çıkıyor. Hareketlerde kısıtlılık da bir diğer belirti. Prof. Dr. Bes günlük hayatta karlılaşılan bazı zorlukların hastalığın işareti olabileceğini söylüyor:
“Uzun bir dinlenmeden sonra yaşanan sabah tutukluğu… Hastalar ‘sabah kalktığımda elimi açmakta, bir şeyi tutmakta, kavramakta zorlanıyorum, kavanozu açmakta zorlanıyorum, musluğu açarken bile zorlanıyorum’ diyebiliyor.”
Tedavide kat edilen yol sevindirici
Romatoid artritin teşhisi için önce laboratuvar tetkikleri yapılıyor. Hastalığı düşündüren antikorlara bakılıyor. Ancak başlangıç safhasında bu testler her zaman tam olarak sonuç vermeyebiliyor. Hatta başlangıçta 10 hastadan sadece 6-7’sinde pozitif sonuç çıkabiliyor. Bu nedenle teşhis için muayene ve laboratuvar testlerine ek olarak ultrasonografi de tercih ediliyor.
Gelelim tedavi aşamasına… Romatoit artritin tedavisiyle ilgili özellikle son 20 yılda önemli bir mesafe kat edildiğini belirten Prof. Dr. Bes, sözlerini, “Artık 'remisyon' dediğimiz, yani hastalığı uyku haline getirecek imkan sahibiz. Çünkü elimizde çok fazla ilaç var, bunlara ülkemizde rahatça ulaşabiliyoruz ve tamamen kontrol altına alabiliyoruz. Bu noktada dünyada verilen ne tedavi varsa Türkiye’de de hepsi alınabiliyor. Tedavi başarısındaki en önemli nokta ise hastalığın erken tanısı” şeklinde sürdürüyor.
Romatoid artrit kronik bir hastalık olduğu için tamamen geçmiyor. Ancak tedavi sayesinde hastalık yokmuşçasına bir yaşam kalitesi elde edilebiliyor. Hastalık tedaviyle kontrol altına alındığında şikayetler azalıyor. Tedavi süresi ise hastaya göre değişiyor. Ancak genellikle uzun soluklu, hatta uzun yıllar süren bir tedavi süreci var.
Tedavi edilmezse sakatlığa sebep olabiliyor
Hastalık tedavi edilmediği taktirde eklemlerde deformite, yani sakatlığa yol açma potansiyeli bulunuyor. Ancak bu sık görülen bir durum değil. Prof. Dr. Bes, karşılaştıkları vakalardan örneklerle durumu açıklıyor:
“Kaşık tutamayacak kadar kötü durumda olan hastalar var. Ama bunların zaman içerisinde kitaplarda kalacağını düşünüyorum. Çünkü artık bu hastalığı çok daha erken dönemde tedavi edebiliyoruz. Ama erken tanı konmazsa, iyi tedavi edilmezse bir grup hastada deformite sakatlık yapabilen bir hastalık. Parmaklarını kullanamama, yüzünü dahi yıkayama durumda olanlar var. Ama bunlar genellikle ağır, geç tanınmış, tedavi edilememiş hastalar için söz konusu. Artık tanı konduğu zaman, hele de erken tanı konduğu zaman bu belirtilerin çok düşük risk olduğunu söyleyebilirim.”