İnternette hastalık teşhisi hasta ediyor
İnternetin günlük yaşamımızın bir parçası haline gelmesiyle alışkanlıklar da değişti. Her sorunun cevabı sanal dünyada aranmaya başladı. Buna sağlık sorunları da dahil... Yaşadıkları sağlık sorunlarının belirtilerini araştırıp teşhis koyanlara, hatta forumlardaki öneriler doğrultusunda hareket edenlere sıkça rastlanır oldu. İnsan sağlığı için ciddi riskler yaratan bu duruma tıpta “siberkondri” ya diğer bir ifadeyle “dijital teşhis hastalığı” adı veriliyor.
İnternetten teşhis koymanın riskleri
Siberkondrinin sağlık kaygısını artıran bir hastalık olduğunu ifade eden Klinik Psikolog Cemre Ece Gökpınar, “Bu bir kısır döngüye dönüşüyor. Kişi sanki internetten araştırınca kendisini rahatlatacakmış gibi hissediyor. Bu kişiler kimi zaman doktora gitmekten kaçınabiliyor” diyor.
Oysaki sağlık sorunlarına internetten çözüm bulmak doğru bir seçenek değil. Gökpınar bunun sebebini şöyle açıklıyor:
“İnternette hastalıklar ve tedavilerle alakalı o kadar fazla yanlış veya kirli diyebileceğimiz bilgiler var ki… Özellikle bu forum tarzı sitelerde ‘Bende de benzer bir durum vardı. Şöyle bir şey kullandık iyi geldi' gibi bilgiler çok oluyor. Aslında uzman olmayan kişilerin yazdığı bilgiler olduğu için kontrollü bir ortam değil. Gerçekten hem çok yanlış bilgilere sahip hem de kişilerin kaygısını artıracak çok fazla bilgi bulunuyor. Diyelim kişinin kolunda bir kızarıklık var. Bunu yazıyor bir arama motoruna ve orada mesela o kızarıklığın gidebileceği çok uç boyutlarla ilgili bir bilgi okuyabiliyor. Bu sefer kaygı düzeyi çok fazla artabiliyor.”
Hastalık araştırmak doğru mu?
Dijital teşhis hastalığından muzdarip olanlar bazen başvurdukları hekimlerin tedavi süreçlerini bile internetten sorgulayabiliyor. “Hasta, doktorun önerdiği bir ilaca arama motoruna girerek bakıyor” diyen Gökpınar sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Milyonda bir karşılaşılacak bir yan etki oluyor ve bu yüzden ilacı kullanmıyor. İlaçsız kalabiliyor. Kaygıları nedeniyle internete başvuran insanlar, bir noktada rahatlamak yerine kaygılarını daha da artıyor.”
İnternette hastalığıyla ilgili bilgi araştıran herkes için “siberkondri” teşhisi konulmuyor. Çünkü her konuda olduğu gibi sağlıkla ilgili konularda da internetten bilgi almak isteyen çok sayıda insan var. Bu noktada bilgi için başvurulan sitenin güvenilirliği büyük önem taşıyor. Gökpınar, aradaki farkı anlatmak için, “Elbette bilgi sahibi olmayı isteyebiliriz” diyerek söze başlıyor ve devam ediyor:
“Burada önemli olan kaygıyı tetikleyici bilgilerden uzak durmak. Güvenilir bir kaynaktan bu bilgileri okumak. Kontrolsüz kaynaksız bilgiler kaygı bozukluğu olmayan bir kişiyi bile kaygıya sürükleyebilecek nitelikler taşıyabilir. Elbette ki bilgi sağlamak isteyebiliriz. Ama mutlaka bir hastalık söz konusu ise bir hekim kontrolünde veya kontrollü uzman sitelerden bunu yapmak lazım.”
Sağlığı tehdit eden boyuta ulaşabiliyor
Asıl tehlike bu hastalığı uç boyutlarda yaşayan insanlar. Çünkü durum o zaman kaygı olmaktan çıkıp sağlığı tehdit edecek boyutlara varabiliyor. Gökpınar bu durum için bir örnek veriyor:
“Mesela internette duyduğu bazı bitkisel karışımları içebiliyorlar. Bu zarar veren, tehlikeli bir boyuta ulaşabiliyor. Çünkü ilaçların veya çeşitli besinlerin alerji riskleri de var. Yine hekimin yazdığı ilaca ‘Ben bunu okudum, bu iyi değilmiş. Şunu alanlar daha işe yaradığını söylüyor’ diye tedavisini bozanlar oluyor. Kişinin aslında tedavisiz kalması ve yanlış tedaviler denemesi en uç noktadır diye düşünüyorum.”
Doktora gitme korkusu da etkili
Hastalık kaygısı yanında yaşanan bir başka sıkıntı ise doktora gitme korkusu. Bunun çok yaygın olarak görüldüğünü söyleyen Gökpınar, “Doktora gidersem kesin bir şey çıkar ya da o kadar tahlil yapınca kesin bir şey çıkar diye düşünüyorlar. Onun yerine ben bir bakayım bu neymiş, ne iyi gelirmiş diyorlar. Geçmezse doktora giderim demek, bir yaklaşım oluyor maalesef. O zaman da ertelendiği için belki çok kolay çözülebilecek bir durum, daha kompleks hale gelebiliyor” uyarısı yapıyor.
Eğer bu kaygılarla baş edilemez hale geliniyorsa bir uzmana başvurmak şart. Bu gibi durumlarda bilişsel, davranışsal terapinin etkili olduğunu ifade eden Gökpınar, süreci şöyle anlatıyor:
“Çünkü kişi kaygı hissetmeye başladığında diyor ki hemen bunu internete yazıp bakmayalım. Yazıp baktığında daha çok kaygılanıyor. Dolayısıyla kaygının geçmesini, gitmesini veya kaygıyla baş etmeyi bilmek için önce davranışı durdurmak lazım.”
Tedavi süresi danışanın durumuna göre değişiyor. Temelinde başka bir kaygı ya da takıntı yoksa terapiyle rahat sonuçlar alınabiliyor. Ancak duruma göre bazen psikiyatrik ilaç desteği de gerekebiliyor. İlaç destekli terapilerden genelde sonuç alınıyor.