mRNA kanser aşısında büyük umut: Ölümcül olmaktan çıkacak
Pandemiyle kanser aşısı çalışmalarına ara veren BioNTech firması, pankreas kanseri için geliştirdiği aşıda büyük başarı sağladı.18 ay boyunca 16 pankreas kanseri hastasına uygulanan aşı, 8 kişinin hayatına umut oldu.
Kanser aşısının bu başarısının temelinde mRNA teknolojisi var. Bu yöntem sayesinde bağışıklık sistemine tanıtılan kanser hücreleri yok ediliyor. Ayrıca, her kanser hücresi aynı özelliği göstermiyor ve milyonlarca mutasyonu olabiliyor. Uzmanlar, mRNA ile kişiye özel üretilebilecek aşılarla, kanser tedavisinde yeni bir tedavi dönemine girildiğini söylüyor.
{ilgili-haber-618205}
Peki, tıp dünyası kansere tedavi bulunduğunu söylüyor mu? Kanser aşısı nasıl çalışıyor? ABD’de Jackson Laboratuvarı Enstitüsü Baş Araştırmacısı Prof. Dr. Derya Unutmaz, mRNA teknolojisyle üretilen kanser aşı hakkındaki merak edilenleri TRT Haber’e anlattı.
“Çok büyük bir başarı”
Prof. Dr. Unutmaz, en zor tedaviler arasında olduğunu söylediği pankreas kanseri aşısında sağlanan başarının çok büyük olduğunu söylüyor.
“Pankreas kanseri olan 18 kişiyle bu tedavi süreci başladı fakat 16 kişiyle devam edildi. 18 ay boyunca süren çalışmada 8 kişide başarılı oldu. Yani henüz kanserin geri gelmediği gözlemlendi. Tabi bu hastaların daha uzun süre takip edilmesi lazım ama pankreas kanserinde yüzde 50 oranında bu derecede bir başarı, çok büyük bir başarı. Çünkü pankreas kanseri tedavisi en zor olan kanserlerden bir tanesi. Tedavi oranı yüzde 5'lerin altında.”
“mRNA, bağışıklık sistemine kanser hücrelerini tanıtıyor”
Kanser aşısı ve koronavirüs aşısının çalışma yöntemleri aynı. Fakat kanser hücrelerinde bu çalışmayı yapmak daha zor çünkü bu hücreler aslında kendi hücrelerimiz. Unutmaz, mRNA’nın bağışıklık sistemine yabancı hücreleri tanıttığını ve hazırladığını belirtiyor.
“Burada amaç bağışıklık sistemimize kanser hücrelerini tanıtmak aynen koronavirüste olduğu gibi. Örneğin koronavirüse karşı bağışıklığımızın askerleri diyebileceğimiz T hücrelerinilerini bir şekilde eğittik aşıyla. Bunlar virüs geldiği zaman onu koronavirüs olarak tanıyorlar ve ona karşı hazırlıkta bulundukları için hemen cevap veriyorlar.
Prensip olarak aynısını kanser hücreleri için de yapmak mümkün. Fakat kanser hücrelerinde bu daha zor bir durum. Çünkü sonuçta kanser hücresi bizim kendi hücrelerimize çok benziyor. Kendi hücrelerimizin kanser haline gelmesi zaten tümör haline dönüşmesi ile oluyor. Bu tip kanserleri içimizden çıkan terörist gibi de düşünebiliriz. Tanınması daha zor. Bu bakımdan o kansere özgü bazı molekülleri antijen dediğimiz yeni oluşan mutasyonları, bağışıklık sisteminin askerleri olan T hücrelerine tanıtmak gerekiyor. mRNA teknolojisi de burada bu görevi görüyor.”
“Yabancı tehdit algılanıyor”
İki aşıda da bağışıklık sisteminin yabancı olarak tespit etmesi gereken proteinler kullanılıyor.
“Koronavirüste spike proteini dediğimiz kısım aşı olarak kullanılıyor. Kanser aşısında ise diğer normal pankreas hücrelerinden farklı olan mutasyona uğramış moleküler proteinler birleştirilerek kanserli kişiye veriliyor ve bu sayede bağışıklık sisteminin bu kanser hücrelerini bir yabancı tehdit olarak algılanması veya tanınması sağlanmış oluyor.”
“Her hastalığın ve enfeksiyonun aşısı farklı”
Aşılarda kullanılan teknoloji aynı olmasına rağmen her hastalık için özel olarak geliştirilmesi gerekiyor. Unutmaz, mRNA’nın virüsü tanıma özelliğine dikkati çekiyor.
“BioNTech aşısı tamamen koronavirüsüne karşı geliştirilmiş bir aşı. Hatta koronavirüsüne karşı geliştirilmiş aşının ilerde gribe karşı mRNA aşısı geliştirilse bile iyi veya kötü bir etkisi olmaz. Çünkü bağışıklığın cevabı bu noktalarda çok spesifik diyebiliriz. Yani koronavirüsünü tanıyor ama grip virüsünü tanımıyor, başka virüsleri tanımıyor.
Bu bakımdan her hastalığın ve enfeksiyonun da aşısı farklı oluyor. Aynı şekilde kanserde de bu böyle. Pankreas kanserine karşı yapılan hatta belli alt gruptaki bir pankreas kanserine karşı yapılan bir kanser aşısı akciğer kanserinde de işe yaramayabilir.”
“mRNA’nın en büyük özelliği kişiye özel aşı geliştirmek”
Prof. Dr. Unutmaz, mRNA ile hem kansere özel hem de kişinin kanserinin genetik yapısına özel aşı geliştirilebildiğini söylüyor.
“Mesela pankreas kanserinde aşıyı yaptınız ama 8 kişide cevap vermiş. Diğer 8 kişide pek işe yaramadığı anlaşılıyor. Bir ihtimal bu kişilerde yani kanserin yok edildiği kişilerde mRNA aşısıyla verilen mutasyonlar vardı. Diğerlerinde belki bunlar daha azdı veya farklı mutasyonlar gelişmişti.
Bu bakımdan hem kansere özel hem de kişinin kanserinin genetik yapısına özel yeni aşılar geliştirilmesi mümkün olacak. Hızlı bir şekilde kişiye özel ya da kanserin alt gruplarına özel aşılar geliştirebilmek mRNA’nın en büyük özelliği. İlerde belki de yüzlerce farklı kanser tipine özel mRNA aşısı olacak. Sizin kanser tipinize göre mutasyonlarınıza göre bunlar kullanılacak.”
Hangi kanser türlerinde ve evresinde aşı kullanılabilir?
Pankreas kanserinde başarı sağlayan aşının tüm kanserlerde etkili olabileceğini söyleyen Unutmaz, kanserin evresine göre farklılık gösterebileceğine değiniyor.
“Aşının etkisi kanserin yüküne göre yani ne kadar büyüklükte bir tümör olduğuna bağlı. Kanserin nereye yayıldığı da önemli. Bu bakımdan her evrede uygun olmayabilir fakat farklı kombinasyonlarla tedavi oluşturulabilir.
“15 yıl içinde tedavi edemeyeceğimiz kanser büyük bir ihtimalle kalmayacak”
Kanser, hala tam olarak tedavi bulunmuş bir hastalık değil. Unutmaz, kanser aşısının da bulunmasıyla birlikte artık bu hastalığın ölümcül olmaktan çıkacağını belirtiyor. Hatta 15 yıl içinde tedavi edilemeyen bir kanserin olmayacağı görüşünde.
"‘Kansere tedavi bulundu’ demek yanlış olur çünkü kanser bir hastalık değil yüzlerce belki birkaç yüz tane farklı hastalık bile diyebiliriz. Fakat kanser tedavisinde çok önemli bir dönüm noktasındayız. Bu sonuç yıllardır devam eden çalışmaların sonucunda elde edildi.
Benim görüşüm önümüzdeki belki 5-15 yıl içinde tedavi edemeyeceğimiz kanser büyük bir ihtimalle kalmayacak. En azından kanser ölümcül bir hastalık olmaktan çıkacak. Bu yönde tünelin sonunda bir ışık gördüğümüzü söyleyebiliriz. Bu sonuç, o yoldaki en önemli yapı taşlarından bir tanesi.”
Grafik: Şeyma Özkaynak