•  Soru Sor

    Soru Sor

    Kişisel verilerin korunması kanununu okudum anladım (KVKK)
    GGüvenlik Numarası.

  • 0850 532 5 236 (CEO)
  • info@saglikiletisimplatformu.com
  • Sağlık İletişim Platformu
  • Hakkımızda
  • ONLINE MUAYENEHANE
  • Videolar
  • Bu Test Nerede Yapılıyor?
  • İletişim

Sağlık

  • Makaleler
  • Sağlık
  • Salgının sonunu getiren çiçek aşısı

Salgının sonunu getiren çiçek aşısı

  • Sağlık İletişim Platformu
  • 2437
  • Sağlık

Salgının sonunu getiren çiçek aşısı

Maymun çiçeği virüsü dünya çapında yayılmaya devam ediyor. Başta İngiltere olmak üzere İspanya, Portekiz, Kanada, Almanya, Fransa ve Hollanda vaka sayılarının en fazla olduğu ülkeler.

1950’li yıllarda keşfedilen maymun çiçeği virüsü endişe yaratsa da insanlık koronavirüste olduğu kadar çaresiz değil. Bilim insanları bir zamanlar dünyayı kasıp kavuran çiçek hastalığına karşı geliştirilen aşının, bu virüse karşı yüzde 85’e kadar koruma sağladığını ifade ediyor. Hatta bir zamanlar çiçek aşısı yaptıranların bugün bile maymun çiçeği virüsüne karşı çok yüksek olmasa da bağışıklık sahibi olduğu ifade ediliyor.

Tarihin en büyük salgınlarından biri olan çiçek, aynı zamanda aşıyla yok edilen ilk hastalıktı. Ancak bu aşıyı bulma süreci kolay olmadı. Çiçek aşısının nasıl ortaya çıktığını ve hastalığı bitiren aşının hikayesini Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuran Yıldırım TRT Haber’e anlattı.

Fotoğraf: Çiçek hastalığı salgını /Fotoğraf: Getty Images
Çiçek yaralarından aşı yapımı

Çiçek hastalığına çare bulma arayışlarının oldukça eski zamanlara uzandığını söyleyen Prof. Dr. Yıldırım, “Bu hastalığı geçirenlerin bir daha yakalanmadığını fark eden insanoğlu, çiçek yaralarının irinlerini ya da kabuklarını sağlıklı kişilere sürmekle hafif bir çiçek hastalığı meydana geldiğini fark etmiş ve bunun için çeşitli yöntemlere başvurmuş” diyor.

Bunun bir örneği Hindistan’da denendi. M.Ö. 3.000-800 yılları arasında çiçek yaralarına batırılan çöpler kurutulduktan sonra sağlıklı çocukların kolunda yapılan çiziğe sürüldü. Yine Çin’deki bir yönteme göre çiçek yaralarından düşen kabuklar bir süre bekledikten sonra toz haline getirilip çocukların burunlarına üflenirdi.
Prof. Dr. Yıldırım, bu aşının daha sonra Kuzey Afrika’da da uygulandığını belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Variolasyon adı verilen bu aşılama, çiçek çıkarmış birisinin yarasından alınan irini, sağlıklı bir kişinin vücudunda yapılan yüzeysel bir kesiye sürerek bulaştırma esasına dayanmaktaydı. Fakat yöreden yöreye kesilerin aşı yapıldığı yer değişiyordu.”

“Türk usulü çiçek aşısı”

Avrupalı gezginler seyahatnamelerinde Kafkasya’da Çerkez, Abhaz ve Gürcülerin küçük kızlarını çiçek hastalıklarına karşı aşıladıklarını gördü. Öyle ki Kafkasya’da çiçek çıkartan bir çocuktan alınan apse, altı aylık kız çocuklarının görünmeyen yerlerine yapılan çiziğe bulaştırılır, üzerine melek otu yaprağı kapatılır ve bir parça kuzu derisiyle sarılırdı. “Bu yöntemin, Kafkas esir tüccarları tarafından İstanbul’a getirildiği kabul ediliyor” diyen Prof. Dr. Yıldırım, aşının İstanbul’dan dünyaya nasıl yayıldığını ise şöyle anlatıyor:

“İnsan çiçek yaralarından alınan virüsle/aşı maddesiyle yapılan aşılamayı/variolasyonu Edirne’de gören İngiliz sefirinin eşi Lady Mary Wortley Montagu, izlenimini İngiltere’deki arkadaşına yazdığı mektupta anlatıyor. Oğlunu aşılatan Lady Montagu, İngiltere’ye dönünce bu çiçek aşısının tanıtımı için uğraşmış. Kraliyet ailesiyle ilişkileri sayesinde 1721’de mahkumlar üzerinde denenen aşı başarılı bulundu ve hekimler tarafından uygulanmaya başladı. ‘Türk usulü çiçek aşısı’, ‘Türkiye’de uygulanan çiçek aşısı’ adlarıyla meşhur olan bu yöntem İngiltere’den Avrupa’ya ve daha sonra bütün dünyaya yayıldı. Türk usulü çiçek aşısı 60 yıl kadar insanlığın çiçek hastalığına karşı tek umudu oldu.”

Aşıyla ilgili başka bir gelişme de İngiltere’de yaşandı. İngiliz doktor Edward Jenner daha güvenilir bir yöntemle aşı üretmeyi başardı. Jenner yöntemi kısa sürede Avrupa’ya yayıldı.

Çiçekle sistemli mücadelede aşı

Tüm dünyada olduğu gibi aşılama çalışmaları Osmanlı topraklarında da yapıldı. Osmanlı Devleti, çiçek hastalığıyla sistemli mücadeleyi, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de faaliyete geçen Aşı İdaresi’yle 1840’da başlattı. Prof. Dr. Yıldırım, Osmanlı'da aşılama çalışmalarıyla geçen süreci şöyle anlatıyor:

“8 Temmuz 1885’de yürürlüğe giren ilk Aşı Nizamnamesi ile çiçek aşısı tutanlara 'aşı şehadetnamesi' (aşı sertifikası) verilmeye başlandı. Bu nizamnameye göre, aşı şehadetnamesi olmayan çocuklar okullara kabul edilmeyecekti. Devlet hizmetine, medreselere, askerliğe ve zaptiyeye girecekler aşılı olmak mecburiyetindeydi. Yine çiçek aşısı üretimi 1892’de kurulan Telkihhane-i Şahane’ye (aşı evi, aşı enstitüsü) devredildi.”

II. Meşrutiyet’ten sonra, Telkihhane-i Şahane’nin adı “Telkihhane-i Osmani” oldu. Cumhuriyet ilan edildikten sonra da “İstanbul Telkihhanesi” adıyla faaliyetine devam etti. Daha sonra, “İstanbul Çiçek Aşısı Müessesesi” adını aldı. Modern bir aşı enstitüsüydü bu kuruluş. Her sene 5-6 milyon doz çiçek aşısı üretip bütün ülkeye dağıtıyordu. Bu sayede ara sıra vakalar görülse de ülkenin hiçbir yerinde çiçek salgınları çıkmıyordu. Ancak buna rağmen Cumhuriyet döneminde, 1933’te yürürlüğe giren Umumi Hıfzısıhha Kanunu’yla çiçek aşısı mecburiyeti devam etti.

Fotoğraf: Getty Images

Dünya çapında aşılama

Prof. Dr. Yıldırım, o yıllarda dünyada alınan önlemleri şöyle anlatıyor:

“Dünya Sağlık Örgütü 1959 yılında çiçek hastalığının yeryüzünden silinmesi için dünya ölçeğinde yoğun aşılama programı başlattı. Bu aşılama faaliyetleri ile 1971 yılında, çiçek hastalığının bulunduğu ülke sayısı 16’ya düşürüldü. Hastalığı yok etmeye yönelik istikrarlı çalışmalar sonunda, Dünya Sağlık Örgütü, 8 Mayıs 1980'de çiçek hastalığının küresel olarak bütün dünyadan yok edildiğini ilan etti. Çiçek hastalığının dünyadan silinmesinin ardından Dünya Sağlık Örgütü’nün önerisi üzerine bütün ülkeler çiçek aşısı üretimine son verdi. Türkiye de bu öneriye uyarak, 1840’dan itibaren 140 yıldır aralıksız sürdürmekte olduğu çiçek aşısı üretimine son verdi.”

Çiçek hastalığı sona erse de bilinen tüm çiçek virüsleri Dünya Sağlık Örgütü’nün onayladığı laboratuvarlarda koruma altında tutuluyor.
 

Webofisin 4
Webofisin 2
Webofisin 1
Webofisin 3
Webofisin 7
Webofisin 6
Webofisin 5

Doktorlarımızdan

  • Prof. Dr. Esra Eryaman

    Çökük burun (semer burun)

    Çökük burun (semer burun)

    Çökük burun sonradan oluşan bir deformitedir. Burun sırtı kemik ve kıkırdak dokudan oluşur. Kıkırdak sırt septum dediğimiz burun boşluğunu ikiye ayıran oluşumun tavanıdır. Darbe sonrası veya düzgü...

  • Memorial Şişli Tüp Bebek Merkezi

    İnfertilite nedir? Hangi durumlarda infertilite merkezine başvurulmalıdır?

    İnfertilite nedir? Hangi durumlarda infertilite merkezine başvurulmalıdır?

    İnfertilite, kadın veya erkek üreme sisteminde çocuk sahibi olmayı engelleyen yapısal, hormonal, fonksiyonel veya genetik bir bozukluğun sonucunda ortaya çıkmaktadır. Çiftlerin tıbbi öyküsü, yaş...

  • Prof. Dr. Mustafa Karahan

    Menisküsler nasıl yırtılır?

    Menisküsler nasıl yırtılır?

    Menisküs yırtığı diz ekleminde meydana gelir. Bu yırtık ayak sabitken ani bir dizden dönme hareketi, yüksekten düşme veya dizin üzerine aşırı bir kuvvet uygulanması sonucunda meydana gelir. Menisküs...

  • Op. Dr. Sezin Saygı Özyurt

    HPV Aşıları

    HPV Aşıları

    HPV Aşılarıyla ilgili TCSB Kanser Dairesi Başkanlığı, FDA (Food and Drug Administration) ve ACIP (Advisory Committee on Immunization Practices) önerileri tamamen aynı olup kadın hastalıkl...

  • Prof.Dr. Seher Naz Yeni

    Jeneralize Nöbetler

    Jeneralize Nöbetler

    Jeneralize NöbetlerJeneralize nöbetler tüm beyne yayılırlar. En sık rastlanan tipi jeneralize tonik-klonik nöbetlerdir. Halk arasında sara nöbeti denince bu nöbet şekli akla gelir . Kısaca kişi ...

  • Prof.Dr. Hakan Alagözlü

    Gastroenteroloji konusuna giren belirtiler ve hastalıklar

    Gastroenteroloji konusuna giren belirtiler ve hastalıklar

    Yemek borusu (özofagus)Ağza acı su gelmesi, göğüs kemiği arkasında yanma hissi, yutma güçlüğü, yutarken takılma hissi, göğüste yumruk hissi, ağız kokusu olan hastalarda Reflü hastalığı (GÖRD), ...

  • Prof. Dr. Murat Gönenç

    KIL DÖNMESİ (PİLONİDAL SİNÜS HASTALIĞI)

    KIL DÖNMESİ (PİLONİDAL SİNÜS HASTALIĞI)

    Halk arasında “kıl dönmesi” olarak bilinen hastalığın tıbbi adı ile pilonidal sinüs hastalığıdır. Bir zamanlar inanıldığının aksine, doğuştan olan bir hastalık değil, sonradan edin...

  • Op. Dr. Ömer Alp

    PRP

    PRP

    PRP TedavisiPRP tedavisi ilk olarak diş hekimleri tarafından implantların çürüme sonucu bozulmamasını sağlamak amacıyla kullanılmaktadır.UygulamaPRP tıbbi bir uygulama olduğundan sadece doktorlar ara...

  • Uzm.Dr. Melda Bolat Bilsel

    PRP TEDAVİSİ

    PRP TEDAVİSİ

    PRP İLE HÜCRESEL TEDAVİ NEDİR?PRP (Platelet Rich Plasma) platelet yönünden zenginleştirilmiş plazma uygulaması adı verilen tedavi yönteminin kısaltılmış ismidirHastalardan alınan kan ,santrüfüj işle...

  • HIV DANIŞMA

    Hepatit B cinsel yolla bulaşır mı?

    Hepatit B cinsel yolla bulaşır mı?

    Hepatit B, B tipi viral bir enfeksiyondur ve genellikle kan ve vücut sıvıları yoluyla bulaşır. Ancak, hepatit B'nin cinsel yolla bulaşma riski de vardır. Bu makalede, hepatit B'nin nasıl c...

facebook

Sağlık İletişim Platformu

Sağlığınız için herşey

Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni
Bülent Ergan
Editör
Zafer Karaca
İletişim: 0850 532 5 236
(CEO)Sitedeki tüm harici linkler ayrı bir sayfada açılır.Sağlık İletişim Platformu harici linklerin sorumluluğunu almaz.

İrtibat Bilgileri

  • Marmara Teknopark Tübitak Gebze Yerleşkesi, 41400 Gebze/Kocaeli
  • 0850 532 5 236 (CEO)
  • info@saglikiletisimplatformu.com

Bülten Aboneliği

    Kişisel verilerin korunması kanununu okudum anladım (KVKK)

    saglikiletisimplatformu.com 2025, All Rights Reserved

    • Hakkımızda
    • ONLINE MUAYENEHANE
    • Videolar
    • Bu Test Nerede Yapılıyor?
    • İletişim