Tıbbi jeolojinin merceğinde: Asbest
Asbest minerali, özellikle 1930 ile 1980 yılları arasında, ısıya, darbeye ve basınca dayanıklı bir hammadde olduğu için endüstriyel alanda yoğun bir şekilde kullanıldı. Ancak uzun yıllar bu madenlerde çalışan işçilerde birbirine benzer sağlık problemleri görüldü.
Akabinde kanser vakaları artarken, insanlar bunu çoğunlukla genetik veya kader olarak yorumladı. Fakat 1996’da ortaya çıkan bilim dalı, jeologların yaptığı araştırmalarla, bu hastalıkların ortaya çıkmasında çevresel faktörlerin ciddi bir rolü olduğunu ortaya koydu.
Ortaya konan veriler, sözü geçen maden ocağına 2000’li yıllarda işletme yasağı gelmesini sağladı. Tüm dünyada ve Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de 2015 yılından beri asbest kullanımı, çıkarılması ve ticareti yasaklandı.
Ancak ne yazık ki bu madenin işletilmesini yasaklamak hastalıkların yayılmasını engellemede yeterli olamadı…
Dr. Eşref Atabey, hayatının çoğunu jeolojik araştırmalara adamış bir jeoloji yüksek mühendisi. Yaklaşık 30 yıldır da tıbbi jeoloji alanında yaptığı araştırmalarla insan sağlığına dair önemli bilgiler ortaya koyuyor.
Maden işletmesinin ve asbest çıkarılmasının yasaklanması sorunu tamamen çözmeye yetmiyor. Çünkü yağmur ve rüzgar aracılığıyla, kayaların üzerinde açıkta duran asbest minerali, tozlar halinde civarda yaşayan halkın soluduğu havaya karışmaya devam ediyor…
“Asbest her kayada, her formasyonda oluşmuyor”
Türkiye’nin en büyük asbest maden ocağı, Eskişehir’in Mihalıçcık ilçesine bağlı olan Tatarcık Köyü’nde bulunuyor. Uzun yıllar üzerinde çalıştığı ilçede karşılaştığı asbeste dair detayları, Tıbbi Jeoloji Uzmanı Atabey anlattı.
“Asbest sağlığa zararlı bir mineral tozu. Hava yoluyla uzun süre solunduğunda akciğer zarı kanserine neden oluyor. Diğer adı da mezotelyoma. Bu tıbben kanıtlanmış durumda. Asbest her kayada her formasyonda oluşmuyor. Asbestin oluştuğu belli başlı biyolojik formasyonlar var.
Mihalıçcık bölgesi de metamorfik dediğimiz kayaçlardan oluşma. Asbest aslında bir jeolojik süreçte ayrışma ürünü, antreyesin ürünü. Bu kayaçlar alterasyon geçirdiği zaman yer altından derin, silisli sular yüksek basınç altında metamorfizma dediğimiz jeolojik olaylar sırasında yüksek basınç sıcaklığı altında bu kayaçlar değişiyor, alterasyona uğruyor silisli getirimler sayesinde. Altere geçirerek asbeste dönüşüyor.”
Mihalıçcık ilçesi, Türkiye’deki en büyük asbest maden ocağının bulunduğu yer olmasının yanı sıra, aynı zamanda 33 tane mahallesi asbestli kayalar üzerine kurulmuş bir bölge. Yani burada yaşam asbest minerali gölgesinde sürüyor. Bu sebeple de Mihalıçcık ilçesi jeolojik araştırma yapmak için doğru bir adres.
“Bu yörede, Mihalıçcık’ta, aşağı yukarı benim tespitlerime göre 33 tane mahalle asbestli kayalar yani zemin üzerinde kurulmuş durumda. En riskli olan Tatarcık Köyü. Burada bildiğim kadarıyla 8 hane yaşıyor. Sağlık riski bakımından, bu mahallenin buradan taşınması yani buradan kaldırılması gerekiyor. Bu lifler yağmurla ıslandığı zaman çamurlaşıyor daha sonra güneş altında kuruyor. Lifler küçük küçük parçalar ve toz halinde havaya karışıyor rüzgarla.”
Zemininde asbest mineralinin yoğun olarak bulunduğu bölge, jeolojik araştırmaların merkezi denebilir. Ancak tıbbi jeoloji birden fazla disiplini bir araya getiriyor. Yani teşhis konulan hastalığın kaynağını bulmakal ne yazık ki iş bitmiyor. Daha derin araştırma yapmak ve gerekli önlemleri almak gerekiyor.
“Biz jeolog yani saha araştırmacıları olarak, ancak bunun bulunduğu yeri özellik ve çevresel etkilerini ortaya koyabiliriz. Bunun insanlar üzerindeki etkisi ya da bu tozun hastalık yapıp yapmayacağı epidemiyolojik çalışmalarla ortaya çıkar.”
Asbestli köylerde sağlık taraması yapılması gerekiyor
Resmi Gazete’de 2013 yılında yayımlanan “Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre, asbestin her türünün ve asbest ilave edilmiş ürünlerin çıkarılması, satılması, işlenmesi veya herhangi bir şekilde ticaretinin yapılması yasaklandı.
Bu önlemler asbest mineralinin ülke geneline yayılmasını engellese de, bölgede yaşayanlar hala risk grubunda. Tıbbi Jeoloji Uzmanı Eşref Atabey’e göre yapılması gerekenler belli…
“Bu asbeste bağlı yerleşim yerlerinde mezotelyoma yani akciğer kanseri vakaları olabilir. Bunu tespit etmek tabii sağlıkçıların görevi. Köylerde röntgen taramalarıyla akciğer filmi çekerek, asbestin bir etkisinin olup olmadığını ortaya koymaları gerekiyor. Ya da hastanelerde tarama yapmaları gerekiyor.
Asbest yığını buradan kaldırılıp güvenli bir yere götürülmeli. Eğer bu yapılamıyorsa, burada yerinde falezli kısmına bir duvar örülerek üst kısmının da yararlı bir toprakla örtülmesi lazım. Yani rüzgarla temasının kesilmesi lazım. Böyle bir tedbir alınması lazım. Üstünün de ağaçlandırılması ya da çim dediğimiz malzemeyle kaplanması daha yerinde olur.”
Kurgu: Cihan Karaahmetoğlu