Her hareketi izleyen nöronlar
Taraftarı olduğunuz takımın maçını izliyorsunuz. Gol çizgisinde buluşan ve kaleye doğru sert bir şut atan futbolcu ile birlikte heyecanınız artıyor ve futbolcunun şutu ile birlikte ayağınız deviniyor. Televizyonda otobüsün tekerleğinin altında kolu kalan bir görüntüye denk geldiğinizde sizin de kolunuz sızlıyor. Veya yüksek bir gökdelenin terasında, kenar duvarının üzerinde yürüyen bir akrobatın dengesini kaybetmesi düşme hissine yol açıyor. Neredeyse tüm insanların yaşadıkları bu duyguya yol açan şey aslında nöronlar.
Empati ile ilişkilendirilen ve muhatabı taklit etme, hemhal olma gibi duygularla tarif edilen bu nöronların adı ayna nöronları.
Peki, nedir bu ayna nöronları ve özellikle çocuk gelişimi üzerinde bir etkisi bulunuyor mu?
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Çocuk Psikiyatrisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Özalp Ekinci’nin aktardığına göre, çocukların bir davranışı, tutumu, sosyal etkileşim tarzını ya da dil kullanımını öğrenmesi için önce gözlemlemesi, içselleştirmesi ve kavraması gerekiyor.
Öğrenme için o uyaranın belirli bir süre ve sayıda devam etmesi de lazım. Ekinci, bu nedenle çocukların sağlıklı uyaranların olduğu çevrede bulunmaları gerektiğini söylüyor.
Onların bu şekilde gözlemleme ve taklit yoluyla öğrenmesi içinse beyinlerinin diğer bölgeleriyle birlikte ayna nöronlar da rol alıyor. Ayna nöronları bir davranışı gözlemlediğimizde ve aynı davranışı uyguladığımızda aktive olan nöronlar olarak tanımlamak mümkün. Ekinci, “Ayna nöronlar taklit becerileriyle de ilişkili olduğu gösterilmiş olan nöronlar” diye tarif ediyor.
İnsan beyninde ayna nöronlar
İlk olarak sorulması gereken sorulardan biri şu: Ayna nöronlar nasıl keşfedildi?
Ekinci, ayna nöronların varlığının ilk olarak, maymunların bir davranışı gözlemlemesi ve taklidiyle ortaya koyulduğunu söylüyor.
İnsanlarda ve çok sayıda canlıda ayna nöronların ya da ayna nöron benzeri yapıların var olduğu gösterilmiş durumda diyen Ekinci, “Belli bir süre sonra acaba bu taklide dayalı nöronlar, bu işlevi gören nöronlar insanlarda da var mıdır gibi araştırmalar oldu, düşünceler oldu. İnsanlarda da bu nöronların artık olduğunu biliyoruz” diye ekliyor.
Ekinci, ayna nöronların ilişkili olduğu becerileri şöyle sıralıyor:
“Dil becerileriyle ilişkili, empati becerisiyle ilişkili, zihin kuramıyla ilişkili, taklit becerisiyle ilişkili ki burada taklit derken tabii hem jestler, mimikleri kullanarak taklit hem de el ve diğer ekstrimite kaslarını kullanarak taklidi kast ediyorum.”
Canlı sosyal etkileşime ihtiyaçları var
Ekinci, çocukların öğrenmesi için canlı sosyal etkileşime ihtiyaçları olduğunu söylüyor.
“Erken yaşlardan itibaren teknolojik cihazlara yoğun maruz kalan çocuklarda, canlı sosyal etkileşim olanakları bulmuş çocuklara göre sosyal etkileşimle ilgili beyin merkezleri daha kısıtlı gelişiyor. Özel olarak da otizm spektrum bozukluğu açısından risk altında olan olgularda sosyal bilişle ilgili beyin merkezleri yeterli düzeyde olgunlaşmıyor ekrana bağlı kalındığında.”
Çocukların empatiyi, göz temasını, jestleri ve mimikleri canlı sosyal etkileşim yoluyla anladığını belirtiyor.
“Yani karşılıklı göz temasının olduğu, sosyal gülümsemenin olduğu, jestlerin, mimiklerin olduğu etkileşime… Çocuklar bu etkileşime maruz kaldıklarında zaman içinde, gelişimsel süreç içinde ayna nöronların olgunlaşması daha ileri noktaya geliyor ve tabii ki çocuklar sosyal etkileşim becerilerini daha yüksek düzeyde kazanıyor ve sergiliyorlar.”