COVID-19 sonrası beyin sisi aylarca sürebiliyor
Koronavirüsle ilgili her geçen gün yeni bir bilgi ediniliyor. Beyin sisi de bunlardan biri. Konsantrasyon bozukluğu, dalgınlık, yorgunluk, baş ağrıları, konuşurken kelime bulmada zorluk … Koronavirüs sonrası görülen bu ve benzeri şikayetlerin sebebi “beyin sisi” olabilir. Uzun süren COVID’in sık görülen semptomlarından biri olan beyin sisi, aylar boyunca sürebiliyor.
Beyin sisi hayati risk yaratmasa da hastaların yaşam kalitesini düşürüyor. Son aylarda sıkça duyduğumuz beyin sisiyle ilgili merak edilenleri Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Nilüfer Kale İçen, TRT Haber’e anlattı.
“Hayat kalitesini çok etkiliyor”
Koronavirüsü atlattıktan sonra bazı nörolojik tabloların ortaya çıkabildiğini ifade eden Prof. Dr. İçen, “Koronavirüsün uzun süren etkilerini hala takip ediyoruz. Hala yüzde 100 bilmiyoruz. Bunu zaman gösterecek. Beyin sisi de bunların bir tanesi” diyor.
Beyin sisinin aslında tıbbi bir terim olmadığını, hastaların bu şekilde tarif ettiğini belirten Prof. Dr. İçen, görülen şikayetleri şöyle anlatıyor:
“İşlevsel fonksiyonlarında bir bozulmadan bahsediyorlar. Unutkanlık, dikkat dağınıklığı, konsantrasyon kaybı, konuşurken kelime bulmada zorluk, düşüncelerini tam toparlayama, ruh hali bozuklukları, yorgunluk, baş ağrıları… ‘Sanki çok iyi uyumadım’ ya da ‘Kafamda sis gibi bir şey var, bir türlü dağılmıyor, konsantre olamıyorum, düşünemiyorum’ diye bahsettikleri bu yakınmalar bizim beyin sisi dediğimiz tablo. Bütün bunlar insanların hayat kalitesini çok etkiliyor.”
Üstelik COVID-19 ağır geçirilmişse daha da yüksek bir oranda bu şikayetlere rastlanılıyor. Prof. Dr. İçen, “Hele de hastane de yatıp çıkmış hastalarda 100 gün sonra bile yüzde 28 oranında beyin sisi gibi nörolojik semptomlar saptandı. Şikayetler daha uzun bile sürüyor” diye konuşuyor.
Yüzde 55’lere varan oranda görülüyor
“Beyin sisinin neden ortaya çıktığı hala net değil. Nedeni direkt enfeksiyonla ilişkili olabilir” diyen Prof. Dr. İçen, şöyle konuşuyor:
“Enfeksiyon ACE-2 dediğimiz bir reseptör üzerinden giriş yapıyor. Bizim koku sinirinden giriyor olabilir. Sonuçta beyinde bir süre virüs görülmese bile, varlığı direkt bir etkileme yapıyor olabilir. Bunun yanında da immünolojik kaskatları etkileyerek stokin dediğimiz bazı maddelerin salınması üzerinden bunu yapıyor olabilir. Bütün bunların ışığında beynin hem fizyolojik hem de psikososyal, yani başka birçok faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bir tablo olabilir. Bütün bunlar hala yine de bir spekülasyon ama yüzde 55’lere varan oranda görüldüğü biliniyor.”
Pek çok hastada beyin sisi yakınması var
Polikliniklerine bu şikayetle pek çok hastanın geldiğini ifade eden Prof. Dr. İçen, pandemi döneminin de insanları çok etkilediğini söylüyor:
“Evde kalmış, hiç dışarıya çıkmamış, bütün sosyal hayatı etkilenmiş insanlar, tekrar okula döndüğünde kafasını toplayamadığını, dikkatinin bozulduğunu, okuduğunu anlayamadığını söylüyor mesela. Ama baktığımızda bunların bir kısmının enfeksiyonun yanında yaşam kalitelerinin çok düştüğünü de görüyoruz.”
Direkt nörolojik etkilenmesi olan hastalar olduğuna da değinen Prof. Dr. İçen, “Onların beyin MR’ıyla yaptığımız görüntülemelerinde bulgular olabiliyor. Ama bir kısmını araştırsak da hiçbir şey bulamıyoruz. Yani bir şeyi yüzde yüz kanıtlayamadığımız durumlarda oluyor” ifadesini kullanıyor.
Sağlık yaşam şart
Beyin sisinin bir tedavisi yok. Bu tip yakınmalarla başvuran hastalara “sağlıklı yaşam” öneriliyor. Prof. Dr. İçen, bu öneriyi şu şekilde detaylandırıyor:
“Sağlıklı beslenilmesi, B12 ve D vitamini gibi vitaminleri eksilmişse yerine koyulması, sigaradan ve alkolden uzak durulması, spor yapılması en çok önerilen yaklaşımlar. Bir grup hastada da bazen koronayla ilgili felç, inme tabloları ortaya çıkabiliyor. O hastaların nörolog önerileri ışığında kan sulandırıcılarına devam etmelerini öneriyoruz.”
Peki, COVID-19’u geçirdiği halde hala kendinde birtakım sıkıntılar olduğunu düşünen hastalar, ne zaman bir hekime başvurmalı? Prof. Dr. İçen'in bu soruya cevabı şöyle:
“Nörolojik olarak çok ısrarlı, sürekli bir ileri unutkanlık tablosu gelişirse, kelimeleri bulmada bir zorluk çekilirse, bunun dışında mesela görme gibi başka bir ek şikayetleri olursa elbette bir nörologla görüşülmesini öneriyoruz.”