Yoğun bakımda yatanların çoğu aşısız
Aşıların etkinlik süresi tüm dünyada tartışılıyor. Bu sürenin inaktif yani geleneksel aşılar için 3 ila 6 ay, mRNA aşıları için ise 8 ila 12 ay olduğu kabul ediliyor. Bu sürenin aşılması, aşının etkinliğini de bitiriyor. Yani aşısının etkinliği biten kişiler de aşısız olarak kabul ediliyor.
Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi ile Türk Yoğun Bakım Derneği ortaklaşa yaptığı çalışmada, yaklaşık 800 yoğun bakımda yatan hastanın aşılanma oranları üzerine araştırma yürütüyor. Araştırmanın ilk verileri, yoğun bakımların büyük çoğunluğunu aşısızlar veya üçüncü doz aşı hakkı olduğu halde olmayanların doldurduğunu gösteriyor. Yoğun Bakım Uzmanı ve araştırmadan sorumlu Prof. Dr İsmail Cinel, TRT Haber'in sorularını cevapladı.
"Bütün veriler Bakanlığımız tarafından izleniyor ve hastaneye yatışlarla ilgili aşılı aşısız oranında yüzde 90-95'lerde aşısız oranından zaten bahsetti Bakanımız. Bizler yoğun bakım perspektifinden bu konuya iki açıdan bakıyoruz. Yoğun bakıma düşen, organ fonksiyonları gelişip, organların kendi başına kendi fonksiyonlarını idare edemediği, bizim onlara destek vermemiz gereken bir hasta grubumuz var COVID-19'da. Burada öncelikli organ akciğerler. Birtakım tedavilerle oksijen sunumu söz konusu olabiliyor. O tedavilere rağmen problem hastamızda devam ediyorsa, servislerden yoğun bakımlara alıyoruz. Hastaların hayati organlarının fonksiyonlarını koruyalım diye... Kısaca onlara destek tedavisi veriyoruz. Bunların ayrımına baktığımızda iki önemli soru çıkıyor karşımıza. Kimlere aşısız demeliyiz? Birincisi hiç aşı olmayanlar. İkincisi aşı olmuş fakat etki süresi, koruyuculuğu geçmiş olan ciddi bir grup var. Bunu şu örnekle anlatayım: Ameliyat sonrası 24 saat ağrınız varsa eğer ve ameliyattan çıktığınızda size bir ağrı kesici yapılmışsa ve onun etki süresi 6 saat ise o 6 saat sonunda tekrar ağrı başlar ve tekrar ağrı kesici alırsınız. Almazsanız ağrınız tekrarlar çünkü zaten 24 saat ağrınız olacaktır. Şu anda pandemi olanca hızıyla devam ediyor tüm dünyada. Bizler de aşıların etki süresiyle ilgili bütün literatürü çok yakından takip ediyoruz, bir yandan da kendi yaptığımız çalışmalarda gözlemliyoruz. İnaktif yani geleneksel aşının koruyuculuğu 3 ile 6 ay deniyordu. Ülkemizde de uygulandı 65 yaş üstüne. Bu sürecin yaklaşık 4 ayını geçirmiş kişiler, yoğun bakımlara düşen hastalarımızın bir kısmını oluşturuyorlar. Yani aşıya rağmen hastalananların büyük bölümünü aşısının etkinliği bitirenler oluşturuyor. Bu aşıların etki süresinin geçtiğini kabul ettiğimiz zaman, yoğun bakımdaki hastalarımızın neredeyse hepsi aşısızlardan oluşuyor. Bu da çok doğal bir süreç. Aşının etkinliği belli bir süre olacak ve bunun tekrarlayıcı dozunun olması gerekiyor ve hatta o dozdan sonra da 15 gün geçmiş olması gerekiyor. Bu ilacın, aşının zaten doğal kullanımı. Yurt dışında, gelişmiş ülkelerde ölümlerin büyük çoğunluğunun aşısızlarda ya da aşının etkinliği bittikten sonra gerçekleştiğini görüyoruz."
"Hastanelerde 2 doz mRNA aşısı olanların sayısı yok denecek kadar az"
Prof. Dr. İsmail Cinel yürüttükleri araştırmanın detaylarını şöyle anlattı:
"Yaklaşık 700-800 yoğun bakımda yatan hastalar hangi oranda aşılılar, devlet üçüncü doz hakkı verdiği halde aşı olmayanlar üzerine bir araştırma yürütüyoruz. Sonuçları henüz net olarak çıkmasa da, istatistikleri yapılıyor. Ama ilk gözlemimiz, büyük çoğunluğunu aşısızların veya önceden aşı olup üçüncü doz aşı hakkı olduğu halde olmayanların yoğun bakımları doldurduğunu görüyoruz. Bu çalışma kapsamına dahil ettiğimiz merkezlerden ulaştığımız hasta verisinden söz ediyorum. Türkiye'de yoğun bakımlarda bin hasta varsa biz bunun 800'üne 750'sine ulaştıysak bu da çok önemli bir veridir. Kesitsel bir veri alıyoruz. Çok önemli bir gözlemimiz de, bu kadar hastada iki doz yakın zamanda mRNA aşısı olmuş olanların yok denecek kadar az olduğunu gözlemledik. Bilimsel veriler mRNA aşısının varyanta karşı daha etkili olduğunu gösteriyor. Bizim çalışmamız da bunu destekliyor."
"Etkinliği bitmiş aşılıları aşısız kabul etmeliyiz"
Araştırmanın ilk verileri, yoğun bakımların büyük çoğunluğunu, aşısızlar ile üçüncü doz aşı hakkı olduğu halde olmayanların doldurduğunu gösteriyor. Yani aşılarının etkinliği bitmiş olanlar...
"İkinci ve üçüncü piklerde bir fark söz konusuydu. İkinci pikte hiç aşı yoktu. Üçüncü de 65 yaş üstünü aşılamıştık, sağlık personelini aşılamıştık. Yoğun bakımlardaki yaş ortalaması 12 yaş civarında gençleşmişti. Ama şu anda yaş ortalamasının daha gençleştiğini söylemek de zor. Aşısız gençler de yoğun bakıma düşüyor ama 65 yaş üstü ve özellikle yandaş hastalığı olan, iki doz eski dönemde aşı olanlar, yani aşısının etkinliği bitmiş olanlar da yoğun bakıma düşebilmekte. Bu belki yüzde 35, yüzde 40 oranında düşebilmekte. Bu oran da az değil. Etkinliği bitmiş aşılıları zaten aşısız kabul etmemiz gerekiyor."
"Eylül ayı kolay olmayacak"
"Yüzde yüz, yüz yüz yüze eğitime geçilecek. Burada yapacak bir şey yok çünkü çocuklarımızın çocukluk çağları geçiyor. Onların psikolojik açıdan da desteklenmeleri açısından, yüz yüze eğitim şart. Ama eylül ayında kolay bir dönemde olmayacağız. Çünkü tatil yerlerinden, yazlıklarından, memleketlerinden dönenler metropolleri doldurmuş olacak. Benim özel temennim, bütün öğretmenlerin bir an önce aşılanmaları. İkincisi metropollerde ebeveynlerin aşılanma oranının biraz daha yükselmesi gerekiyor ki, çocuklarımız sınıflarda daha rahat hareket edebilsin. Sınıfların havalandırma sistemi çok iyi olmayabiliyor. O yüzden biz tıbbi önlem olarak aşıyı ön plana getirmeliyiz."